22 Şubat 2015 Pazar

Oscar 2015 Tahminleri

Oscar 2015 ödül törenine şurada saatler kala tahmin yayınlamak farz oldu. Buna göre:,

En İyi Film:  Birdman  

Boyhood'a verirlerse isyan çıkarırım yalnız. Sapına kadar Birdman'in bu ödül.
              
           

En İyi Yönetmen: Alejandro G. İnarritu (Birdman)
Bu dalda Wes Anderson ve Richard Linklater  gibi güçlü isimler olmasına rağmen ödülü İnarritu alacaktır bence. Ama gönlüm sonuna kadar Wes Anderson'dan yana.

En İyi Erkek OyuncuEddie Redmayne, (The Theory of Everything)  

Michael Keaton Birdman ile hayatının en güzel filmlerinden birini oynasa da Eddie Redmayne filmde oynamamış, adeta yaşamış rolünü. Bu sebeple ki ödülü onun alacağını düşünüyorum.

             

En iyi Kadın OyuncuJulianne Moore, (Still Alice)
Bu sene Rosamund Pike Gone Girl filmi ile adından fazlasıyla söz ettirse de Oscar'ı alabileceğini hiç sanmıyorum. Tabi ödül alsa da almasa da hakedecek kadar iyi bir oyunculuk sergilediği de es geçilemez.

             

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: J.K. Simmons, (Whiplash)

Maalesef bağıra bağıra ödülü Simmons'a veriyorlar gibi. Ama bu ödülü hak eden sapına kadar Edward Norton'dır. Norton ödülü olur da alırsa eğer Taksim'de kutlama yapıyoruz. 

En İyi Yardımcı Kadın OyuncuPatricia Arquette, (Boyhood)

Bu dalda fazla güçlü aday yok zaten. Patricia Arquette bu ödülü alacaktır bence.

En İyi Özgün Senaryo: Birdman

The Grand Budapest Hotel ve Nightcrawler gibi güçlü adaylar da olsa Birdman bu ödülü alır bence. The Grand Budapest Hotel alırsa da fazlasıyla mutlu olurum tabi. 


Yabancı Dilde En İyi Film: Ida
En İyi Animasyon: How to Train Your Dragon 2
Bu dalda Lego Movie'nin hakkı acayip derecede yenmiş olsa da, ödül hak eden ikinci filme gidecektir.

En İyi Görüntü Yönetmeni: Birdman
Filmin inanılmaz tek plan çekiminin hakkı verilecektir elbette.

En İyi Kostüm TasarımıThe Grand Budapest Hotel

En İyi KurguThe Grand Budapest Hotel

En İyi Makyaj ve Saç: The Grand Budapest Hotel

En İyi Ses Miksajı: Interstellar

En İyi Ses KurgusuInterstellar

En İyi Görsel EfektInterstellar

18 Şubat 2015 Çarşamba

Birdman

           

   Inarritu'nun tam bir hayranı olduğum söylenemez ama kendilerini severim. Özellikle 21 Grams ve Amores Perros filmlerini de sevdiğimi söylemeden geçemiyeceğim. İşte filmi bunun bilincinde izledim. En sevdiğim iş olan oyuncuların oynadığı veya oynayacağı filmler arasında gezerken Edward Norton ismi altında gördüm ilk olarak filmi ve beklemeye koyuldum. Önce dayanamadım internetten izledim sonra ise tekrar gittim !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivalinde izledim. İki izleyişimde de film kendine hayran bıraktı beni. Yerimde çakılı kaldım ve filmin sonu nasıl geldi anlayamadım bile. Buradan sonra okuyacağınız şeyler bir miktar spoiler içerebilir. Eğer izlemediyseniz buradan sonrasını okumayınız lütfen. 

    Film; alt metni, göndermeleri, kurgusu, çekim tekniği, oyunculukları ve dahasıyla çok iyi gerçekten. En azından film, beklentilerimin çok da üzerindeydi. Michael Keaton filmde kendini oynuyor resmen. Geçmişinde Batman dışında ele dokunur bir film olmayan Keaton'ın Batman'i bu sefer karşımıza Birdman olarak çıkıyor. Süper kahraman filmlerine de eleştiri niteliği taşımaktadır film. Filmin finali Fight Club'a gönderme gibi dururken, Edward Norton ise Tyler Durden'i canlandırmakta adeta. Naomi Watts ise Mulholland Dr.'a devam ediyor gibi. 


    Filmin tek plan gibi çekimi muazzam gerçekten de. Kameranın sadece 1-2 kere kapanıyor oluşu mükemmel. Edward Norton ve Michael Keaton filmde üst seviye oyunculuk izletiyorlar bizlere. Edward Norton'ın kendini böyle göstereceği daha çok filmde oynaması en büyük arzum zaten. Filmin oscar 2015 ödüllerinde en iyi film, en iyi yardımcı erkek oyuncu, en iyi görüntü yönetmeni ödüllerini kimseye bırakmayacağını arzuluyorum. Alacak demesemde en azından bunu arzuluyorum.

    Son olarak Michael Keaton'ın Times Meydanında çıplak dolaştığı sahne bizzat Times Meydanında tüm insanların içinde 4 seferde çekilmiş. Tek korkuları ise insanların kameraya bakmalarıymış.



16 Şubat 2015 Pazartesi

Namuslu

   Sürekli Yeşilçam filmleri yayınlayan uydu kanallarından birinde Namuslu filmine denk geldim. Kendilerini çok sevmekle birlikte Şener Şen de benim en sevdiğim Türk oyuncudur. Göndermeleri öne çıkan, alt metni kuvvetli ve insanımızın içinden gelen, insanımızı anlatan filmleri çok severim. İşte Namuslu böyle bir film.
   Hayattaki tek övünç kaynağı namuslu yaşamak olan bir insanı konu alıyor film. Namuslu yaşamanın  namussuz yaşamaktan daha zor olduğu bir dünyada tabi. Ama bir gün banka adına taşıdığı paraları çaldırıyor. Fakat kimselere inandıramıyor. Namussuz damgası yiyor tabi haliyle ama herkesin böyle olduğu bir dünyada kimseler bunu yargılamıyor ve kendilerine pay aramaya başlıyor. Pencereden bağıra bağıra "ben hırsız değilim" dese de kimseler inanmıyor buna.
  Günümüzde de peki bu durum böyle değil midir? Namuslu filmini izleyip "aynı şu olay gibi" demediniz mi hiç? Hırsızlık olayından sonra ayakta alkışlanması, terfi ettirilmesi, sürekli cebine para sıkıştırılması, huysuz ev sahibinin evini vermesi, televizyon verilmesi, yiyecek verilmesi ve dahası. Bunların hiçbiri o istedi diye olmadı. Bu hırsızlıktan pay çıkartmak isteyen insanlar olduğu için oldu. normalde yüzüne bile bakılmayan adam, sırf hırsızlık yaptığı(ki aslında yapmadı) için kral ilan edildi. Hiçbir şeyden memnun olmayan karısı onun yüzüne gülmeye başladı.
  Bu hayatta namuslu olmak namussuz olmaktan daha zor maalesef.

"Meğer namusluymuş namussuz."

12 Şubat 2015 Perşembe

King Kong (1933)

                       

  Eski filmleri izlemeyi seviyorum. Sinemanın günümüze gelene kadarki gelişimini, eski sinema tekniklerini, filmlerin çekilirken bazı sahneler için uygulanan pratik çözümler, eski oyunculuklar ve şehirlerin eski halleri. Tim Burton'nın yönettiği Ed Wood filmini çok severim mesela. Eski film teknikleri ve bahsettiğim bu pratik çözümlerin gösterildiği çok güzel bir film. Günümüzde ise bu teknikler tamamen değişmiş ve sinema bir bilgisayar efektlerinden hallice bir hale gelmiştir.

  King Kong çekildiği dönem itibariyle baya sükse yapan ve çekim teknikleriyle ilerici bir film olmuştur. İnsanların sinemalarda üzerlerine gelen treni gördüklerinde koltuğun altına saklandıkları dönemde dev gorilli ve dinazorlu film çekmenin zorluğundan bahsediyorum. Tabi bu film aynı başarıyı gişede de gösterip döneminin en iyi ilk hafta hasılatını toplayınca, yapımcıları bu işten baya memnun kalıyor ve yapım şirketi iflastan kurtuluyor.

                        

  Film, film çekmek için gizemli bir adaya giden bir ekibi anlatıyor. Orada yaşayacakları her şeye hazırlıklı şekilde gidiliyor adaya. Ve yanlarında çok güzel bir kız ile; Ann Darrow. Ada yerlileri tarafından Kong'a verilmek üzere kaçırılan Ann, bu noktadan sonra filmin odak noktası oluyor. Kong'un Ann'e olan duygularının ortaya çıkması ve onu her kötülüğe karşı korumaya çalışması filmi etkileyici kılan yanlarından biri. Tabi işler Kong'un istediği şekilde gitmiyor ve gaz bonbasıyla bayıltılarak New York'a götürülüyor. Kong orada da aşkı için mücadeleye hazırdır tabi.





  Filmdeki Kong ve Dinazorlu sahneler stop motion tekniği kullanılarak çekilmiş. O gün koşullarında gerçekten muazzam bir iş çıkartılmıştır. Ayrıca izleyiciler düşünülerek de filmdeki bazı şiddet içerikli sahneler de çıkartılmıştır. Senaryonun ise bazı noktalarda kopuk olarak ilerlemesini ise sürenin çok daha uzamasını engellemelerine veriyorum.

                        

  Sonradan çekilen King Kong filmleriyle kıyaslanması gayet normal bu filmin. Yalnız kim ne derse desin, gerek dönemin koşulları, gerek çekim tekniği, gerekse yarattığı ambiyansa göre baya etkileyici ve güzel bir film King Kong

"Canavarı öldüren güzellikti."

9 Şubat 2015 Pazartesi

Whiplash

   The Talented Mr. Ripley'den beri bir filmde caz'a bu kadar doymamıştım. Filmdeki müzikler o kadar iyiydi ki kendinizi filmin içinde buluyorsunuz bir anda. Davulcu kardeşimizin amatörlüğünü bir kenara koyarsak eğer, güzel filmdi efendim.

                      

   Filmin kısa filmden uzun metraja çevrilmesi sanırım eleştirilerin temelindeki olay. Geçiş sürecinde aynı hikaye sadece uzatılmış gibiydi. Hikayeye derinlik katılmalıydı ama yapılmamış. Davulcu arkadaşın özellikle ailesi ve kız arkadaşıyla ilişkisi daha derinlemesine incelenseydi ortaya daha mükemmel bir şey çıkabilirdi. O kısmın hikayesi güzeldi fakat sadece hafif bir değinme yetmedi tabi. 

                      

   Sizin bir filmden beklentiniz nedir bilmiyorum ama eksiklikleri rağmen 2 saatlik güzel bir film. IMDb puanı yakında biraz düşüp 7 seviyesine gelecektir ayırca.