10 Aralık 2011 Cumartesi

Koreografi Ders: 1

07.12.2011 çarşamba günü. Yer: Ali Sami Yen SK TT Arena. GALATASARAY-Fenerbahçe maçı. Herkes bir kez daha bu işler ters bayrak açmakla olmaz demiştir herhalde. Koreografi böyle yapılır. Baskı böyle kurulu. Teşekkürler büyük Galatasaray taraftarı!







NOT: Resimleri sağdan soldan topladım. İlk resim üzerinde yazıyor. Diğerleri Galatasaray.og'a ait.

23 Ekim 2011 Pazar

1 Haftada 3 Kupa

  Üzerinden 1 hafta geçtikten sonra yazıyorum. Çok mutluyum, çok gururluyum. Galatasaray basketbol şubesinin yaşattıklarının tarifi yok. Galatasaray'ın büyük bir Spor Kulübü olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Emeği geçen herkese teşekkürler. 
  Sezona EL hedefiyle giren Galatasaray erkek takımı müthiş bir sezon açılışı yaptı. Yeni transferleriyle geçen seneden çok daha güçlü bir takım oldu. Oktay Mahmuti zaten üst düzey bir hoca. Beklenti sadece "başarı". Ama bu başarı EL şampiyonluğu değil elbette. EL'de ilk galibiyetimizi de aldıktan sonra tipik karakteristik özelliğimizi gösterip hedefimizi şampiyonluk olarak belirleyenler elbet oldu. Ama hedef bu olmamalı. Başımızı eğmeyen oyuncular, son topa kadar mücadele eden bir takım... Şahsım adına tek istediğim bu. Ben bu takımı ayağa kalkar alkışlarım. Türkiye'deki hedefe gelince; şampiyonluk beklentimiz olmasını kaçınılmaz tabikide. Ama şampiyon olamazsakta takımın arkasında olmalıyız.
   Kayseri'de Cumhurbaşkalnlığı Kupası'nda Galatasaray MP ve FB Ülker karşı karşıya geldi. Maç için iki takıma eşit yer ayılmışken, sayı olarak Galatasaray'lıların ezici üstünlüğü oluşu tüm Galatasaray'lıları gururlandırmıştır herhalde. Taraftarımız hiç susmadan takımı desteklerken, sahada da büyük bir mücadele oldu. Maç 2 kere uzatmaya giderken, maç sonunda şampiyonluk kürsüsüne çıkan Galatasaray MP oldu.
  Bayan basketbol takımımız için hedefler daha da ilerde olsa gerek. Gerçekten mükemmel bir kadro kuruldu. EL'de bu kadro bizi elbet yukarlara taşıyacaktır. Ama beklentiyi de yükseltmemek lazım elbette. Takım ev sahibi avantajı nedeniyle F8'e direk katılma hakkına da sahip olduğunu unutmayalım. Bayan basketbolda lig erkeklerdeki kadar çekişmeli değil. Tek ciddi diyebileceğimiz rakip Fenerbahçe. Bu takımın ligde bizim yüzümüzü güldürecek güçte olduğuna inanıyorum.
   Cumhurbaşkanlığı Kupası için Ankara'daydık. Erkeklerde olduğu gibi bayanlarda da sayıca üstündük tribünlerde. Sahada da güzel bir mücadele vardı. Takım, onlara olan beklentimizi boşa çıkartmadı ve yine güldürdü yüzümüzü. Maç sonundaki sevinçleri görülmeye değerdi. Özellikle Alba Torens yeni takıma çok kolay uyum sağlamış ve bizden biri olmuş resmen. Parmak kaldırışı sevinişi felan mükemmeldi.
   Engelsiz Aslanlar dünya şampiyonu. Galatasaray'ın işte gerçek ruhu. Onlar için ne desek az. Takı kurulduğundan beri hep gururumuz oldular. Hep yüzümüzü güldürdüler. Sevinmek için sevmedik elbette ama onlar hep bunu yaptılar. Üst üste 3. kes kıtalar arası şampiyon olmalarına diyecek bir söz bulamıyorum. Galatasaray'ın işte gerçek ruhu bu! Helal olsun aslanlara. Hepsine teşekkürler.
  18 günde 18 galibiyet alan, 1 haftada 3 kupa kazanan basketbol şubemizi, Ünal Aysal'ı, Hakan Üstünberk'i, Oktay Mahmuti'yi, Ceyhun Hoca'yı, Sedat Hoca'yı, oyuncularımız, taraftarımızı, bunda katkısı olan herkesi tek tek kutluyorum. Bu gurur hepsinin, hepimizin.


28 Eylül 2011 Çarşamba

Galatasaray Yönetimi

   Galatasaray yönetimi özellikle son 10 yılda hep vefasız olarak suçlandı. Eski futbolcularına ve değerlerine sahip çıkmadığı için eleştirildi durdu. Haklılardı da. Özellikle UEFA kupasını kazanan efsane kadronun dağılışı bir çok taraftarın içini sızlatmıştır. Onlar bize varını yoğunu verirken onlara daha fazla vefa göstermeliydik. Fakat son yıllarda bu biraz değişti. Galatasaray yönetimi kendini affettiren adımlar atıyor, eleştirilerin önünü de tıkıyor bi anlamda. Özellikle Bülent Korkmaz'a yapılanlar kimsenin aklından çıkmamış olsa gerek.
   UEFA'yı kazanan kadroyu Galatasaray'a üye yaparak başladı her şey. Ünal Aysal'ın başkan seçilmesi ve Fatih Terim'in tekrar göreve gelmesiyle her şey hızlandı. Fatih Terim'in yardımcıları olarak Hasan Şaş, Ümit Davala ve kaleci atrenörü olarak da Taffarel getirildi. Tugay Kerimoğlu'nun Galatasaray'daki görevine devam etmesi sağlandı. Fatih Terim'in özel isteğiyle eski Galatasaray sporcuları için ASY TT Arena'da 200 kişilik yer ayrıldı. Eski futbolcularla buluşmalar yapıldı, konuşuldu ve gönülleri alındı.
   Galatasaray yönetimi aldığı karar ile ASY TT Arena'da oynanan her maçta özel bir ismin anılması kararı aldı. Belkide son yıllarda Galatasaray yönetiminin aldığı en güzel karardı bu. İlk olarak Metin Oktay'ın ölüm yıldönümüne denk gelmesi sebebiyle Samsunspor maçında Metin Oktay anıldı. Eskişehirspor maçında ise Jupp Derwall ismi tekrar insanlara hatırlatıldı. Çoğu insan neden bu isimlerin Galatasaray tarihinde önemli yerlerde olduğunu bilmiyor. Metin Oktay'ın Galatasaray'lılık olduğunu, Jupp Derwall'in bugünlerde olmamızı sağlayan büyük bir isim olduğunu çoğumuz bilmiyoruz. Daha çok isim anılacak ve daha çok kişi hatırlatılacak. Burada taraftara da büyük iş düşüyor. O isimleri araştırmak, onları tanımak ve bilmek gerekiyor. Neden Galatasaray'lı olduğunun cevabı bu isimlerin ardında yatıyor çünkü.
   Galatasaray yönetimine çok teşekkürler. Vefasız olarak suçlanan kulüp, bundan böyle yönetimiyle, taraftarıyla kendisine hizmet eden hiçkimseyi unutmayacaktır.

25 Eylül 2011 Pazar

Bir Ceza Unsuru Olarak "Kadın ve Çocuk"

   TFF aldığı yeni kararla birlikte seyircisiz maçların kalktığını duyurdu. Zaten herkesin istediği bir şeydi bu. Fakat daha ilginci yayınladığı metnin devamında yazıyordu. Seyircisiz maçlar yerine maçlara kadınlar ve 12 yaşından küçük çocuklar girebilecekti. Tabi herkesin bu konu hakkında bir fikti, bir itirazı vardı. Bazı kesimler ise kararı olumlu karşıladı. Herkeste bir merak hakimdi. Acaba nasıl olacaktı?
   Kadın ve çocuklara açılan ilk maç Fenerbahçe-Manisaspor maçı oldu. Fenerbahçe'nin içinden geçtiği sıkıntılı durum taraftarı daha da ateşliyerek maça büyük bir talep gelmesini sağladı. Maça tam 41bin kişi geldi. Maçtan önce ise herkesin aklında acaba nasıl olur sorusu vardı...
   Kadınlar kusuruma bakmasın ama 41bin kadının aynı anda bir yerde toplanmış olması tam bir eziyetti. Maçı izledim ve başım ağrıdı resmen. Sürekli çığlık atan 41bin kadın. Çocuklarını maç esnasında uyutmaya çalışan veya dizi izleyen kadınlar. Çoğu tahminimce ilk kez stada geldi. Belkide futbol tribünlerini kadınlara sevdirme açısında güzel bir uygulama olduysa da cezaların sadece erkeklere verilmiş olması işin kötü tarafı. Küfreden, koltuk kıran, yabancı madde atan, kavga çıakrtan, meşale yakan kadınlar yok değil. Birkaç maça giden herkes bunalrı rahatlıkla görebilir. Fazla uzağa gitmemize gerek yok. Birkaç sene önceki Gs-Fb arasındaki basketbol maçındaki tüm olaylar maça giren bir bayan Fb taraftarı yüzünden çıktı. Ya da Şenol Güneş'e ayakkabı fırlatan da bir kadındı. Bu iş erkekleri stadyumlardan uzaklaştırarak yapılmaz. Olayı kim çıkarttıysa onu uzaklaştıracaksın. Yüz tanıma bilmemneli kameralarla dolu statyumlarda bu işi kolay yapabilirsiniz diye düşünüyorum. Mesela geçen sezon Gs-Fb maçında sahaya bir içki şişesi atıldı ve Galatasaray 1 maç seyircisiz oynama cezası aldı. Şimdi, o şişeyi 50bin kişi bir ucundan tutarak atmadı dimi? Tak bir kişi attı. Muhtemelen de o şişenin boş olmasına sebep olan kişi attı. Stada içkilileri almayacaksın ve o adamı bir daha spor alanlarına sokmayacaksın. Faturayı tüm taraftara kesmeyeceksin. O maçı izlemek isteyip de izleyemeyenlerin hiç suçu yok.
    Kadınların bir ceza unsuru olarak da kullanılması çok garip. Daha garibi kadınların bundan hiç gocunmaması. Tabi arada birkaç tane çıkmıştır ne olursa olsun gitmem diyen. Ama çoğunluğun bu şekilde düşünmediği de ortada. Kadınların çoğunun bu kararı olumu karşılaması ise beni çok şaşırttı.
    Büyük takımların ortalama en az 2 maç seyircisiz oynadığını düşünürsek bu görüntülerle sık sık karşılaşacaz gibi. Alışmak zor olacaktır ama. Hadi hayırlısı.

23 Eylül 2011 Cuma

Lost

   Tam 7 yıl oldu. 7 yıl önce başladı Lost efsanesi. 7 yıl önce oceanic 815 numaralı uçak bir adaya düştü. Dün Lost dizisinin ilk pilot bölümünün yayınlanmasının 7. yılıydı. Daha yayınlanırken bile adını kült diziler arasına yazdırmayı başarabilmiş muazzam bir dizi. Hakkında onlarca teori üretildi durdu. Sayfalarca okudum onlardan. Ama bazıları bunu abarttı ve acaba neler oluyor üzerine sayfalarca yazı yazdı. Üretilen çoğu komplo teorisi belkide dizinin finalinden bile daha iyiydi. Lost böyle bir dizi. Gerçek bir efsane. Bizi finaliyle ters köşeye yatırsa da onu çok sevdik. Final bölümü yayınlandığı gün uyuyamadım. Saat 5 gibi bilgisayarı açtım ve dizinin internete düşmesini bekledim durdum. Onun yerini dolduracak başka bir dizi gelir mi bilmiyorum.
   Efsane Lost dizisini en sevdiğim bölüm olan 4x5'in mükemmel final sahnesiyle analım isterim. İşte o sahne:

16 Eylül 2011 Cuma

Arkadaki Adam

   Aklıma durduk yere "arkadaki adam" geldi. Kim olduğunu, neci olduğunu bilmiyorum ama bu adam maç kadar konuşuldu herhalde. 17 Ağustos 2011 Barcelona Real Madrid süper kupa maçındaki kavra sırasında oluşan komik görüntüden, Mourinho'nun Barcelona yardımcı antrenörünün yanağından makas almaya çalışırken arkadan bakan adamdan bahsediyorum.
Mourinho'nun makas sahnesi için TIKLAYINIZ.
Kavgayı başlatan pozisyon için TIKLAYINIZ.
   Bu maç unutulsa dahi arkadaki adam unutulmayacaktır. Çoğu kişinin avatarında bile bu resmi görebilirsiniz. Ne diyim, amca çok iyi bakmış resmen.

11 Eylül 2011 Pazar

Nerede Kalmıştık?

   Aylardır futbola hasret bir biçimde yaşıyoruz. Neler yapmadık ki bu arada? Neler olmadı ki? Hep bir özlemle bekledik onu. Ve nihayet öyle ya da böyle futbol oynanmaya başlandı. Şike soruşturması her şeyin üstüne geçti bu arada. Futbol haricinde her şey konuşulmaya başlandı. Futbolu hukukçular, siyaset programalrına katılan yorumcular tartışmaya başladı. Futbol çok acayip bir noktaya doğru gitti. Play Off geldi ve lig sistemi değişti. Çok büyük tartışmalar çıktı. Futbol mahkemelerde görüşülür oldu. İşte bu yüzden herkes bu anı bekliyordu. İlk düdüğün çalmasını, oyunun oynanmasını. Ligler başlayınca her şey unutulur ümidindeydi herkes. Umarım öyle de olur. Yapılanlar elbette unutulmayacak ama konuşulanın futbol olmasını istiyoruz. Tabi daha son şampiyonun dahi kim olduğunu bilmediğimiz bir ortamdayız. Gerilim had safada. Taraftarlar birbirlerine kim besler durumda. Bazı başların gerilimini tahmine etmek çok çok zor olacaktır. Ama bekleyip göreceğiz işte. Bu durumda eğer kazanan biri çıkarsa umarım o, Türk futbolu olur.
   Çok zor geçti bizim için bu ara. Transferleri bekledik teker teker. Her dedikoduda resmi sitenin yolunu aşındırdık. Kap'ı ana sayfası yapanımız bile vardır belki. Futbola olan özlemi Copa America, F1, bayanlar ve erkekler basketbol Avrupa şampiyonası, tenis, dünya atletizm şampiyonası... gibi şeylerle bir nebze azaltmaya çalıştık. Milli maçlara gittik ama yine aynı tadı alamadık. Hep bu günü bekledik durduk. Sonunda ligler başlıyor. Futbol topu yine ağlarla buluşacak. Umarım bu sefer futbol kazanacak.

5 Eylül 2011 Pazartesi

Her İyi Şeyin Bir De Sonu Var

   Çok sinirliyim aslında. Birkaç gün oldu. O an yazsaydım buraya küfürden başka hiçbir şey yazmayabiliridim. NTVSpor da yeni girdi haberi sitesine zaten. İstanbul Park'tan bahsediyorum. Çok sevdiğim F1'den nasıl mahrum bırakıldığımızdan bahsediyorum. Yapılanları hazmedemiyorum. Üzülüyorum, sinirleniyorum, unutamıyorum. F1 için tek sorunun para olmasına ayrı sinirleniyorum. F1'in Türkiye'ye getirdiklerini ve getireceklerini göremeyenler için ayrı üzülüyor, ayrı sinirleniyorum.
   Her yıl bir çuval dolusu parayı Türkiye'yi tanıtıma harcayıp F1'e yapılanları kaldıramıyorum. Time meydanına kimsenin dikkat etmeyeceği reklamı vermek, Fransa'da Türk haftası düzenlemek veya en olduğunu bilmediğim ve kimin taktığını merak ettiğim uluslararası bir tv kanalına Türkiye'nin sahil bölgelerinin, Kapadokya'nın ve Ayasofya'nın görüntülerini koymak... Reklamdan anlaşılan bu mu acaba? Milyara yakın izleyici kitlesi olan ve Olimpiyatlardan sonra en çok izlenen spor dalı olan F1 ile yapılacakları pek iyi biliyor muyduk acaba? Peki bunları kullanabildik mi? Fransa, Amerika veya başka ülkeler neden ısrarlar F1'i isterken biz elimizdekinin kıymetini bilemedik?
   Neden tribünlere insan gitmediğini soruyorlar. Ama ülke şartları ve biletleri hesap eden yok. Sanki bu ülkede futbol stadyumları doluyor... O biletleri bedava yapsanız dahi orası kar ederdi. Yapılması gereken şey biletleri ucuz tutup sürümden kazanmak olacaktı. Ki önemli olan Türkiye'nin tanıtımı olacaktı ve kazanan biz olacaktık. Zaten bizim çocuklarda F1 izlesin diye yapılmadı herhalde o pist oraya? Bu nedenle yapıldı ama tek mesele hep tribünler oldu.
   Artık yoksun İstanbul Park. Seni çok özleyeceğiz. Sana söylemek istediğim o kadar çok şey var ki. Sonraya bırakmak istiyorum onları da. Bir daha orada yarış olduğunu görmek nasip olur mu hiç bilmiyorum. Ama yine de görüşürüz umarım...

2 Eylül 2011 Cuma

Elveda İstanbul Park

    Uzun zamandır F1'i takip ederim. Benim için önemlidir. Üniversite sınavına hazırlandığım dönemde dersane için sabah kalkmak zor olurken, F1 için kalkmak zor olmazdı. İlk kırmızı otomobili gördüm. Onu sevdim. O otomobil içinde diye Schumacher'i daha çok sevdim. Sırf onunla yarışıyor diye Hamilton'a o dönemden kalkma bir soğukluk içindeyim. F1 benim için önemli. Hele ki bu aralar daha da önemli. Futboldan bizleri soğutmaya çalışanlardan sonra sığınabileceğim tek yerdi bu spor. Daha çok sevip daha çok sarılacağım yer.
   Massa'nın Türkiye'de yaptıklarını, Schumacher'in attığı spinden sonraki müthiş hareketini, Red Bull'un yaptığı o muhteşem kazayı, Kanal D'nin İstanbul Park'tan yaptığı ana haber bültenini(o gün sırf bu yüzden sonuna kadar izlemiştim haberleri), 8. virajı, beleş tepeyi, sırf artistlik olsun diye İstanbul Park'a gelen ünlüleri, boş tribünleri, gazetelerde F1'e o gün için ayrılan tek bir sayfayı... ve aklıma gelmeyen her şeyi... Hepsini özleyeceğim. Hiçbirini unutmayacağım.
   "F1 pisti Antalya'da olsaydı turistler giderdi" diyen adamı bile özleyeceğim. "Allah'ın Tuzla'sında pist mi olur? Hiç bir şey yok orada" diyen adamı da seviyorum artık. F1'e araba yarışı diyip onu küçümseyen adamı anlamaya çalışacağım artık. Daha sonra bir kahvehaneye gidip futbol maçı bile izleyebilirim belki.
   Artık her şey bitti. Umarım bir gün aklımız başımıza gelir ve yaptığımız şeyin ne kadar yanlış olduğunu anlayabiliriz. Ama şimdiden söyleyim, o gün çok ama çok geç olacak.

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Lige Renk Katacak Uygulama(!): Play Off

   TFF başkanı olur olmaz kucağında kocaman bir şike soruşturması bulup ne yapacağını bilemeyen Mehmet Ali Aydınlar, yeni sezona köklü bir değişiklikle başlanacağını, play off oynanacağını söyledi. Bunun nasıl uygulanacağı ve sonuçlarının nasıl olacağı şimdilik muamma. Şu an için sadece Galatasaray SK bu uygulamaya karşı durumda.
   Play Off uygulaması ile, basketbolda olduğu gibi "normal sezon" kavramını sık sık duyacağız. Normal sezonu ilk 4 sırada bitiren takımlar kendi aralarında 6 maç üzerinden karşılaşacak ve oluşan puan durumuna göre şampiyon, şampiyonlar ligine katılan ve avrupa ligine katılan takımlar belirlenecek. TFF ve Lig TV'te göre bu uygulama lige renk katacakmış. Gelgelelim bu uygulama ne yazıkki Avrupanın(çok rahatlıkla dünyanın da diyebiliriz) en büyük 5 liginde(İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya, Fransa) uygulanmıyor. Belçika, İskoçya ve kısmen Yunanistan...
    Avrupa liglerinde böyle bir uygulamanın varolduğunu daha yeni farkettim. O yüzden herkes gibi bende bilgi için internete baktım. Söz konusu bu ligler için play off'a daha sıcak bakmak normal olabilir. Rekabetin ve heyecanın daha az olduğu bu liglere play off, heyecan getirmiş olabilir. Ama bu bizim için geçerli değil. İskoçya'da heyecanlı bir maç izlemek için Celtic-Glasgow Gangers maçını beklemek lazım. Yunanistan'da Olympiakos-Panathinaikos maçını...
   Gelelim play off kararına karşı olmak için diğer sebeplere... Öncelikle bu kararın alınış tarzı bir hayli ilginç. Ortada hiçbir şey yokken bir iftar yemeğinde Lig TV yöneticileri bir sunumla bu uygulamayı anlatıyor ve TFF'ye kabul ettiriyor. Böylesine büyük bir değişiklik için 1-2 saatlik tartışma uygun mudur dersiniz? Uefa ve Fifa gibi kurumlar en ufak değişiklik için bile 1-2 yıl bekliyorlar. En son çizgi kamerası uygulamasına karşı aldığı tavır ortada. Bu karar için kulüplerle uzun uzun konuşulmalı, taraftara bu uygulama uzun uzun anlatılmalı, anketler yapılmalı, futbolun asıl öğesi olan taraftarın görüşleri dikkate alınmalı. Kısacası böyle yapılmalıydı. Ama artık Türk futbolunun asıl öğesi Lig TV olmuş durumda. Amaç tamamen Lig TV'ye para kazandırmak. Süper Lig ihalesini alacağım diye astronomik bir rakamı ödemeye razı olup risk alan Lig TV, şimdi zarar ettim diye mızmızlanıyor. Fakat hala ticaretin risk almak olduğunun farklına varamamışlar demekki.
   Play off ile Anadolu takımlarının şampiyon olma olasılığı azalır. Büyük derbilerin heyecanı, daha sık olduğu için, azalır. Amaç şaibenin önüne geçmek dense de, bunu başarabilecek bir sistem değildir bu. Sadece bu tip olaylara yaptırım uygulanması ile önüne geçilebilir. Ki ülkemizde maalesef bu yapılmıyor. Aynı takımlar bu sefer de ilk dörde girmek için bir şeyler yapacaktır muhakkak.
   Beşiktaş başkanı yaptığı açıklamada taraftarları dekoder almaya davet etti. Herkesin işi gücü para olmuş durumda. Hadi Anadolu kulüplerini anladım da, büyük takımlar nasıl buna razı oluyor anlamış değilim. Anadolu kulüplerinin en büyük gelir kaynağı Lig TV olduğu için bir bakıma o takımları Lig TV yönetiyor da diyebiliriz. Lig TV ne derse kabul edeceklerdi, kabul de ettiler.
   Lig TV geçen yılın bu dönemlerine göre %80 oranında satışlarında gerileme olduğunu söylemiş. Bu oran gerçekten normal. Taraftar bazında bu durumu kabul eden birini görmedim daha. Lig TV'ye tepki büyük ve herkes bir şeykilde üyeliğini iptal ettirme pişinde. Daha fazla dekoder satma pişindeki Lig TV, elindeki mevcut üyeleri de büyük bir hızla kaybediyor.
  Bir de şöyle bir açıklama var: "Spor Hukuk Enstitüsü Başkanı ve Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) üyesi Kısmet Erkiner, Süper Lig’de bu sezon play-off sisteminin uygulanamayacağını açıkladı.

Tartışılan play-off sisteminin 2011-2012 sezonunda uygulanabilmesinin imkansız olduğunu vurgulayan Erkiner, "Türkiye Futbol Federasyonu, yeni sezon için açıklamalarını daha önce yaptı. Lig, 5 Ağustos tarihinde resmi olarak başladı. Ligin sadece ertelendiği söylendi. Yani resmi olarak şu anda sezon başladı. Başlayan bir sezonda herhangi bir kural değişikliği yapılamaz. Bu nedenle de 2011-2012 sezonu play-off sistemi ile oynanamaz" dedi. Play-off sistemi gibi köklü değişikliklerin ligler başlamadan önce açıklanması ve gerekli hazırlıkların yapılması gerektiğini ifade eden Kısmet Erkiner, 2011-2012 sezonunun da aynı mevcut statüde oynanabileceğini kaydetti"

9 Ağustos 2011 Salı

Gelenler Gidenler

   İyisiyle kötüsüyle bir transfer dönemini daha kapattık. Yepyeni isimlerle 2011-12 sezonuna merhaba diyeceğiz. İşte o isimler:
 
Futbol
Gelenler:
6 Ceyhun Gürselam
8 Selçuk İnan
9 Johan Elmander
10 Felipe Melo
11 Albert Riera
17 Toman Ujfalusi
25 Fernando Muslera
27 Emmanuel Eboue
50 Engin Baytar
90 Sercan Yıldırım

Gidenler:
Arda Turan
Harry Kewell
Lucas Neille
Robinson Zapata
Emiliano Insua
Barış Özbek
Cem Sultan
Mustafa Sarp
Lorik Cana
Juan Pablo Pino
Emmanuel Culio
Bogdan Stancu
Mehmet Batdal
Anıl Dilaver
Serdar Eylik
Musa Çağıran

BASKETBOL
Erkek Basketbol
Gelenler:
Jaka Lakovic
Cevher Özer
Ender Arslan
Darius Songalia
Jamon Lucas Gordon

Gidenler:
Jerry Johnson
Ermal Kurtoğlu
Melih Mahmutoğlu
Radoslav Rancik

Bayanlar
Gelenler:







                                                                                         

26 Temmuz 2011 Salı

Almanya GP

   Normalde her izlediğim yarış için böyle yazmam elbette ama bu yarışta yazılacak şeyler var. Unutulmaması gereken bir kare de gördü sporseverler. F1'i sevmeyen biraz olsun sevdi, sevenler ise daha çok sevdi.
   Almanya'da şampiyona lideri Alman Vettel ve diğer ev sahibi efsane Schumi'den bir şeyler bekliyordu herkes. İngiltere'de Ferrari'nin Red Bull'un hızına yetiştiğini görmüştük. Mclaren'de Red Bull için tehtit oluşturuyordu. Yarıştan önce ara ara yağmur bekleniyordu, ki beklenen olmadı. Yağmursuz yarışta ne kadar heyecan olur sorusunun cevabınıda Almanya'da aldığımızı düşünüyorum.
   Gelelim yarışı güzel kılan anlara. Ferrari bu sezon pit stop konusunda sorun yaşıyordu. Yarış başlarında bunu yenmiş izlenimi verdi. 3.2 saniyenin de altına imza attılar. Ama ne yazıkki son zamanlarda ortalıkta Küçük Emrah giibi dolaşan Massa'ya denk geldi en kötü durum. Yarışın son turunda Vettel ile pite girdiler. Massa 4., Vettel ise 5. o sırada. Yani sıralamayı Ferrari ve Red Bull teknikerleri belirleyecekti. Fakat ne yazıkki kaybeden Ferrari teknikerleri oldu. Ama kabak tabiki Massa'ya patlar. Bir başka detay ise bu sene Webber'in ilk defa Vettel'i geçmiş olması. Ayrıca şimdiden bir çok kişi tarafından şampiyon ilan edilen Vettel'in keni evinde podyuma çıkamaması da hayal kırıklığı yaşattı bir çok kesimi.

   Yarışın en ilginç anı ise en sonda yaşandı. Benzini biten Alonso'yu Webber alacına alınca çok ilginç bir görüntü ortaya çıktı. Daha önce de buna benzer şeyler yaşanmış ama ben ilk defa gördüm tabi. Çok güzel anlardı onlar... Son olarak yarış sonunda Webber, Vettel'i geçtiği için, Hamilton yarışı kazandığı için mutluydu. Alonso ise Red Bull'a bindiği için mutluydu. Massa ve Vettel ise yarışın üzgünleri.

25 Temmuz 2011 Pazartesi

The Amazing Spider-Man



   Tobey Maguire'li üçlemeden sonra yeni Örümcek Adam filminin(belkide bir serinin ilk filmi) ilk fragmanı yayınlandı. İlk bakışta yeni filmde Peter Parker'ın yaşadıkları ve yaşayacakları önceki filme göre farklı şeyler olmaycakmış gibi duruyor.
   Örümcek Adam kostümünde bir iki değişiklikler olacak. Tabi önceki seriden en büyük farkı Örümcek Adam'ın ağ kartuşu kullanması olacak. Yani olur olmadık yerde kartuş bitecek ve nöbetçi kartuşçu aranacak. Biz ise bu arada anlamsız bir gerilim yaşayacağız. Belkide başrol oyuncusunun değişikliğinden çok bu kartuşları konuşacağız..
   Andrew Garfield'ın gülüşü sinir bozucu gülüşüne ve yeni oyunculara alışmamız biraz zor olacak olsa da, yeni filmin çok iyi olacağını düşünüyorum. İnşallah yanıltmazlar beni..

17 Temmuz 2011 Pazar

Yeni Formalarımız



    Yeni sezonda giyeceğimiz formalar taraftara tanıtıldı. 3 A takım forması, 2 kalesi forması ve 2 A2 takım forması.
    Parçalı forma ilk bakışta göze biraz garip geliyor. Adidasa alıştı bu gözler. Biraz zaman alıcan, en azından benim için. Çizgileri çok net.
    Sarı forma içlerinden en iyisi. Uzun zamandır sarı formamız yoktu. Bu forma ile takım ve taraftar geçmişe dönecektir.Kotun üstüne giyilmez eleştirileri ise çok saçma.
    Siyah forma ne yazıkki olmamış. İnternette baya yorum okudum ama beğeneni görmedim. A2 takım için yapılan siyah forma daha iyi. Adidasın siyah antreman formasına benziyor. En azından ben öyle benzettim.
Formalarımız böyle. Tabi klişe ama önemli olan armadır. Ve unutulmamalıdır ki maçı formaları giyen futbolcular kazanır...

24 Haziran 2011 Cuma

Son Topa Kadar

  Nasıl başlayacağımı bilmiyorum, o yüzden pat diye konuya giriyorum. Galatasaray'ın elde ettiği başları sadece yüreğiyle oynayanların başarabileceği bir şeydir. Azmeden, daha çok isteyen, bu amaç için daha fazla çalışan takım kazandı. Evet şampiyon olamadık ama kazanan Galatasaray'dı. Geçen sene kümeye oynayan takım için kim bu sene şampiyonluğa oynayacağını tahmin edebilirdi ki? Evet zaten hedefte final veya şampiyonluk değildi.
  3 yıllık bir planlamanın ilk adımıydı bu sene. Yüreği büyük hoca Oktay Mahmuti geçmişti takımın başına. Geçen seneden çoğu oyuncuyla yollar ayrılmış, yerine yenileri gelmişti. Böyle bir atmosferde kimse takımdan şampiyonluk beklemiyordu. Euroleague için kurulmuş takımlarla mücadele etmesini beklemiyordu. Ama kağıt üzerinde yazanlar orada kaldı. Takım olmayı başaranlar daha yukarı çıktı.
  Bu sene biz pek mutlu gün göremedik. Tribünden izlediğim maçların çoğunuda kazanamakdık. Yenildiğimiz maçları buldum hep herhalde. Ama basketbol takımlarımız başka. Onlar bizim bu sene yüzümüzün gülmesini sağlamak için ellerinden gelen her şeyi yaptı. Bu sene futbolda yaşamadığım heyecanı basketbolda yaşadım. Sonuçta şampiyon olamasakta hiç üzün yoktu. Çünkü galiptir bu yolda mağlup!
  Normal sezonun son maçı olan Antalya BŞB maçında yenilmiş olmamıza baştan üzülmüştüm. Ama şu an baktığımda iyiki yenilmişiz diyorum. Ligdeki sıralamamız değişmişti ve Banvit'in altına geçmiştik. Belki bu yüzden taraftar olarak daha fazla bir havaya girdik. İlk Beşiktaş maçına gitmeyi o kadar fazla istedim ki, bir türlü gerçekleştiremedim. Şehir dışından gelmem çok zor olacaktı çünkü. Sonraki maç Banvit maçıydı. İlk 2 maç Banvit'in sahasındaydı. İlk 2 maç final haftama denk gelmişti. Diğer 2 maçı izleme şansı elde ettim bu nedenle. İşte bu yüzden iyiki yenilmişiz diyorum. İlk 2 maçı 1-1'lik eşitlikle tamamladık. İstanbul'da ise spor 3-1'e geldi ve finale çıktık. Bu seride taraftarın oluşturduğu atmosfer finalde yaşanacakların habercisi gibiydi. 2 maçta da farkın çabuk açılması taraftarı kutlama yapmaya itmişti. Pek söylenmeyen besteler söylendi, atkılar açığa çıktı, ve rakipten korkmadan GE-Lİ-YO-RUZ dendi.
   Kağıt üzerinde favori Fenerbahçe Ülker'di. Ama dediğim gibi, sadece kağıt üzerinde. Galatasaray "son topa kadar" mücadelesini sürdürmek için and içmişti. İlk 4 maçın tüm biletleri satıldı. Yaklaşık 48 saatte 57 bin bilet astıldı. Saha avantajı Fenerbahçe'de. İlk 2 maçta skor 2-0 olmuş Galatasaray'da hafifte olsa moral bozukluğu olsa da asla pes etmek yoktu. 3. maçta taraftarın oluşturduğu mükemmel atmosfer FB Ülker'li basketbolcuların bile fazlaca etkilenmesini ve hayranlıklarını dile getirmesine sebep olmuştu. Fenerbahçe'li taraftarlar kendi bloglarında Galatasaray taraftarını övüyordu. Anonsçu yardımıyla ıslık çalan, tezahurat yapanlardan bahsediyoruz çünkü. "Fener gol gol gol" tezahuratını yapmakta marifettir tabi. 4. maç yine kazanabileceğimiz maç olsa da skor 3-1 e geldi. Herkes Fenerbahçe artık şampiyon gözüyle bakıyordu. Ama taraftar onlara güveniyordu ve maçtan sonra takımı ayakta alkışlamadan dışarı çıkılmadı. 5. maçta Sinan Erdem gelin gibi süslenmişti. Şampiyonluk süsleri. Ama Galatasaray, taraftara söz verdiği gibi "son topa kadar" mücadele etmekte kararlıydı. Ve son saniyede "kanaryamın üstüne Shipp dedi damları" Shipp. Skor 3-2 ye geldi. 6. maç Abdi İpekçi'deydi ve biletler tam 35 dakikada tükendi. Atmosfer süperdi. Şampiyonluk için değil, takımı yalnız bırakmamak için oradaydık. Yine kazanabileceğimiz maçı ne yazakki kaybettik. Ama mutluyduk çünkü mücadelemiz "son topa kadar" devam etti.
  Her şey için herkese teşekkürler. Bize bu mutluluğu yaşatan herkese teşekkürler. Futbolda yaşadığımız üzüntüleri bize unutturan erkek-bayan ve tekerlekli basketbol takımıza sonsuz teşekkürler...

Kim Bu Erol Egemen Yaaa?

23 kasim 1999 programindan:
mete- kim lan bu erol egemen
kaan- abi kim bu erol egemen ya bak yine hatirladim ya
tel/dilemma- orda da sordular da ben
k- kim bu erol egemen ya
d- sormu$lar yani ben duymadim
k- birisi buna aciklik getirmeyecek mi ya
d- kim hakkaten
k- ben hangi eve gidip zeytinyagli barbunya yemeye kalksam erol egemen boyle seviyo diye icine yarim kilo $eker mi koyucaklar ya
k- kim bu erol egemen ya
m- harbiden oyle bu yani barbunyanin uzerine pudra $ekeri serpilmi$ gibiydi ya
k- kurt barbunyasi gibi bi$ey yani
m- haa neredeyse
k- kimdir bu erol egemen ya
d- ne kim
m- kimse ciksin ya bu ortaya
d- oyle birisi mi var
k- benim desin ciksin gorelim ya nedir yani
m- delikanliysa ciksin ayrica abi gorelim ya
m- sanmiyorum.
k- delikanli oldugunu mu sanmiyosun
m- sanmiyorum tabi ya
d- son iki saattir cakmagim bittigi icin sigarami kibritle yakiyorum kultablasi da oldukca dolu oldugu icin sizi beklerken kibritleri
k- pogaca yiyeyim dedin
k- yandilar mi
d- o sirada erol egemen diye aklima bi$ey geldi
k- anladim kibrit yakarken
k- bana da oluyo zaman zaman gecen gun arkada$larla $ey yapiyoruz
d- pogaca mi yiyosunuz
k- senden iyi olmasin pogaca yiyoruz arkada$larla
k- ben peynirli pogacayi istedim peynirli pogaca dedim kiymali cikti bi isirdim o sogan tadi geldi o le$ sogan tadi ya dedim kimdir bu erol egemen ya
d- gecen gun karelerden birine istanbul manzarasi ciziyodum orda da aklima geldi acaba $u evde mi oturuyo diye baktim, ben ciziyodum gerci ama bulamadim
k- neyse dilemma soyleyecegin ba$ka bi$ey yoksa kapatmak zorundayim cunku hatta
d- erol egemen mi var
k- hayir erol egemen degil ama serdar bey var kendisini cok beklettik
d- peki
k- saygilar sunuyorum sana, aklima $oyle bi fikir geldi dilemma sen ne dersin mesela 16 aralikta karga'da $oyle bi cok yalnizlar partisi diye bi$ey olsa diye du$undum icimden gecti yani
d- olur da $imdi burda bi kritik nokta var ondan sonraki partinin ismini de $eyapmak lazim cok cok yalnizlar mi olcak
k- (gegirir) sanmiyorum ya o kadar cok yalnız olabilecegimizi sanmiyorum
d- ama bence du$unmek lazim o fikir de iyi
k- diyosun yani genius yani
k- oyle bi cin markasi var di mi genius
d- o diil de loto
mete-sanmiyorum
d- loto reklami
k- genius ya duman $eydeyiz kenyadayiz safaride arkada$larla dedim bi titreme geldi bana, baya titriyorum
m- kenya'da safari yasaklandi lan
d- soguk galiba bu
k- yasaklanmadi bence ya daha kimdi bu carolyn'in annesi kim ya
m- hangi yil gittin sen
k- aa i$te daha louis armstrong hayattaydi genc falandim yani ohoo
m- ohoo naaptin yavrum
k- gene kelly miydi duman bi yavru vardi
m- turkiye'de bile safari serbestti o zaman
k- gene kelly miydi ya
m- gene kelly vardi, grace kelly vardi
k- grace grace kelly i$te
k- dedim bi titreme tuttu beni kilimanjaro'nun eteklerindeyiz mete
d- sabah cok erken?
k- sabahlari soguk oluyo
k- bi titreme bi titreme oyle yani i$te
m- ben de titriyorum ben de cok titriyorum oyle soyluyolar cok titriyomu$um
d- neyse daha fazla titremeden ben kapatiym
k- eyvallah dilemma
m- goru$elim dilemma
d- gunaydin
k- ozletme kendini
...

NOT: Ekşi Sözlük'ten disq isimli kullanıcıdan yürüttüm. Ahanda buradan gerçeğini bulabilirsiniz.

9 Haziran 2011 Perşembe

Hiçbir zaman tamamlanmış olmayayım, ne olur.
Hiçbir zaman halimden memnun olmayayım.
Hiçbir zaman kusursuz olmayayım.
Kurtar beni, Tyler kurtar, kusursuz ve tamamlanmış olmaktan kurtar..

8 Haziran 2011 Çarşamba

X-Men: First Class

X-Men: First Class filminin en iyi sahnesi, Wolverine'in göründüğü 10 saniyelik sahneydi. Ayrıca Magneto ve Profesör X'in aralarında oynadığı santrançın galibini tahmin etmek pek de zor bir şey değil.

Üst Üste 5 ve Diğerleri

  Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol takımı üst üste 5. kez şampiyon oldu. Daha kurulalı 6 yıl olan bu takım, ilk sene mücadele ettiği 2. ligden de şampiyon ayrılmıştı. Kendilerini kutluyorum.
  Son maç Beşiktaş'laydı ve kavga çıkacağı günler önceden de belliydi. Beşiktaş'lı taraftarlar sürekli en iyi olduğunu iddaa ededursunlar, T.S basketboluna kavgayı ve küfrü bulaştırdıkları için kendilerinden utanmalılar. Kıbrıs'taki ilk maçta yapılanları normal karşılamak mümkün değil. Sürekli küfürler ve özellikle kişileri hedef alan hakaretler. Başta Sedat İncesu olmak üzere bu durumdan herkes rahatsız. Tabi ortam bu kadar gerginken olayların çıkması kaçınılmazdı. Son maçta yine Beşiktaş taraftarının küfürleri ile karşı karşıya kalındı. Ama Galatasaray taraftarı sadece alkışlamakla yetindi. Maçtan sonra ikinci olan Beşiktaş takımı da alkışlandı ve bu durum güzel bir örnek teşkil etti. Fakat bunu kendilerine yediremeyen Beşiktaş'lı taraftarlar metrobüs durağında Galatasaray taraftarını bekleyip, kendilerince bir şeyler yapmaya çalışmışlar. Pek de hoş değil bu durum.
  Mesele nükleere karşı olmak değil. Mesele insan olmak!

6 Haziran 2011 Pazartesi

Londra'nın Taraftar Dağılımı

Biz 3 takım ile İstanbul'u paylaşamazken, Londra'da küçücük alanlara sıkışmış taraftar mahalleleri oluşmuş. Söz konusu durum haritada güzel anlatılmış. Bir takımın taraftarı şampiyonluk sevinci yaşarken, semtini koruma mantığı onlarda da var mı bilmiyorum tabi.

Secret - The Pierces

5 Haziran 2011 Pazar

Topu TOP'u 5 Tane

Son zamanlarda sürekli dinlediğim 5 şarkı. Ne hikmettendirki hepsi de Duman...

1- Duman - Helal Olsun
2- Duman - Köprüaltı
3- Duman - Senden Daha Güzel
4- Duman - Ah
5- Duman - İçerim Ben Bu Akşam

Sevgili Günlük Vol.1

  Pazar günü başka ne yapılabilir ki? Film + kola + çekirdek = pazar keyfi. Ama benim film seçmeye vaktim yoktu. O yüzden önüme ilk gelen filmi izledim. Ortama pek uygun bi film olduğu söylenemez ama yinede izledim. Sinemada fragmanını izlemiş olduğum bir animasyon: Tangled . Ayaklarımı uzatıp uzun zaman sonra film izlemenin keyfini çıkardım. Filmin ne olduğu önemli değil. Sonunda izliyordum ya, o bana yeter.
  Film bir Rapunzel uyarlaması. Altın saçlı Rapunzel'imizin masum güzelliği çizgilere yansımış. Herzamanki gibi iyi ile kötünün mücadelesi var ortada. Bazı espriler gayet iyi. Senaryo iyi. Ama ne yazık ki bir Buz Devri, Shrek, Oyuncak Hikayesi değil. Türkçe dublajı gayet başarılıydı. Güzel zaman geçirmek adına iyi bir tercih olabilir.

2 Haziran 2011 Perşembe

21 Yıl Sonra

  21 yıl sonra gelen heyecan. 21 yıl sonra gelen mutluluk. Olmadığımız kadar iyi, olmadığımız kadar arzulu, olmadığımız kadar sevinçli...
  Tribünlerdeki 11 binden fazla taraftarda buna eşlik etti. Farkın hemen açılmasından sonra herkes Fenerbahçe maçını beklemeye koyudu. Sadece sahadaki 5 kişi bunu yapmadı. Banvit'liler bile tribünleri izlerken, onlar farkın kapanmasını önlemek için mücadele ettiler. İkinci periyotta rakibine sadece sadece 5 sayı şansı vererekte, Türkiye'nin en iyi savunmacıları olduğunu gösterdiler.
  Dünkü maçta Galatasaray'ın büyük taraftarı Kaan Kural'a da büyük bir ders verdi. EL için Galatasaray'ın hazırlıklı ve yeterli olmadığını söyleyen Kaan Kural'a. Maç yazısında taraftardan bahsetmeyen Kaan Kural'a. Sanki Fenerbahçe ÜLKER EL oynadığı ilk sene yeterli bir takımdı. O organizasyonun Fener'e kattıklarını bilmiyor sanki. GALATASARAY CC umarım gelecek sezon Euroleague'de mücadele edecektir. Bu takım buraları hakediyor.
  Şimdi final zamanı. Fenerbahçe ÜLKER'e kim büyükmüş gösterme zamanı. Eğer İpekçi'ye 1-1 eşitlik ile gelinirse işte o zaman şampiyonluk daha da yakın olacak.
 SEN ŞAMPİYON OLACAKSIN! SENİ SEVMEYEN ÖLSÜN, ÖLSÜN...
Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek? fener İpekçi'ye nasıl gelecek?

8 Mayıs 2011 Pazar

F1 Türkiye'de Olmalı

    F1'in Türkiye'ye kazandırdıkları konusunda pek fikri olmayan insanlar var. Dünyada olimpiyatlardan sonra en çok izlenen spor organizasyonu F1. Yüz milyonlarca insan bugün İstanbul'u izledi. Yine o insanlar aynı anda İstiklal marşını dinlediler. Günlerdir İstanbul'daki yarış konuşuldu. Uluslararası haber hanalları Türkiye görüntüleri olan belgeseller yayınladı ve bu yayınlar milyonlarca insana ulaştı. İstanbul diyince artık akla İstanbul GP'si gelmeye başladı. İstanbul GP'si diyince ise 8. viraj. Böyle bir özellikle anılmak cidden çok önemli. İstanbul Park diyince insanların aklına bir şeyler gelmesi ciddi olarak bu işin bize kazandırdıklarını arttırmaktadır. Gel gelelim bir miktar para ödemek yerine bu yarışın elimizden alınmasına razı insanlar var.
Milyonlarca dolarlık bir yatırım sonucu yapılan İstanbul Park kaderine terkedilmek isteniyor ve ölü bir yatırım olması için çaba gösteriliyor.
    Kimin izlediği belli olmayan Universiade Erzurum Kış Oyunları bile F1'den daha fazla haber oldu. Daha fazla ilgi gösterildi. Yunanistan'ın yapamayacağı Universiade Yaz Oyunları'nı bile üstlendik. Biz yaparız dedik ve Mersin'e bir stadyum inşaa ediliyor. Çünkü Türkiye'nin bu organizasyonları yapabildiğini kanıtlaması gerekiyor ki daha büyük organizasyonlara ev sahibi olabilsin. Olimpiyatlar gibi. Ki zaten başta da belirttim olimpiyatlardan sonra en çok izlenen 2. spor organizasyonu Formula 1.
   Halihazırda bir spor organizasyonunu elimizde tutmak yerine fantastik işlerle uğraşıyoruz. Bugün dünya İstanbul'u izledi. Ne Time meydanındaki Türkiye reklamı, ne Fransa'daki Türk haftası, ne de çeşitli kanallardaki reklamlar. Hiçbiri ama hiçbiri bu organizasyonun başarabildiklerini başaramaz. Artık birilerinin anlaması lazım. F1 TÜRKİYE'DE OLMALI VE OLMAYA DEVAM ETMELİ.

18 Nisan 2011 Pazartesi

Tebrikler Herkese

Bayanlar basketbol liginin final serisinde Fenerbahçe ile 12 yıl sonra şampiyonluğa bu kadar çok yaklaşmış olan Galatasaray MP mücadele edecekti. Fakat Haccettepe olayı ve akabinde gelen tehtittlerden çok etkilenilmiş olacak ki ilginç hakem kararları seriye damgasını vurdu. Hatayı telafi etme durumu olduğu düşüncesindeyim. Ki bu telafi Galatasaray MP'ın şampiyonluğuna mal oldu. Serinin ilk maçında son hücuma çıkan Işıl Alben'e çalınan anlamsız düdük, son maçtaki yapılmayan anonslar ve en son olarakta son hücuma çıkan Fenerbahçe'li basketbolcunun yaptığı stepsi görmezlikten gelip aynı pozisyon için anlamsız bir faul çalan hakemler birden maçı Galatasaray MP'tan alıp Fenerbahçe'ye verdi. 1 yıl boyunca emek et, çalış, çabala, iste ama sonucunda son saniyede gelen anlamsız bir düdük tüm emekleri boşa çıkarsın. bravo cidden. Tebrik ediyorum herkesi.
Son maçtan önce hakemin 3 kez değiştirilmiş olması ve 4 maç boyunca Fenerbahçe'nin 96 kez serbest atış çizgisine gitmesi ise komik rakamlar cidden. 1 yılın emeği böyle boşa gidiyor işte..

11 Nisan 2011 Pazartesi

HAYATIMIN TAM ORTASI

Ali Sami Yen... Birçokları için bir şey ifade etmeyebilir bu isim. Ama orası her şeydi. Hayatımızın en mutlu anlarını her zaman onunla paylaştık. Real Madrid maçındaki geri dönüşe o şahitlik etti. Milan maçındaki son anlar, Hagi'nin Bilbao'ya attığı unutulmaz gol. Sadece son zamanlarına şahitlik etmenin üzüntüsündeyim tabi. Daha düne kadar biri hadi tekrar Sami Yen'e dönüyoruz desin diye bekliyorduk. Ama artık çok geç...
Seni yıkacak dozerin...

10 Şubat 2011 Perşembe

Unutulmaz Karakterler: Jack Shephard

*Dr. Jack Shephard Lost dizisinin ana karakterlerinden biridir. Karakteri Matthew Fox canlandırmaktadır. Şimdiden adını efsaneler arasına yazdıran Lost dizisinde ilk görünen kişide Jack Shephard'dır.
*Babası(Christian Shephard) tarafından sürekli olarak liderlik vasıfları bulunmadığı şeklinde azar işiten Jackin ada halkına liderlik yapmaya çalışması buna bağlanır..
*Columbia Üniversitesi'nden mezun olan Jack, omuriliği cerrahlığı yapmaktadır.
*Vücudunda çeşitli dövme vardır. Bunlardan en dikkat çekici olanında şu yazmaktadır: "Bizimle birlikte yürüyor ama bizden biri değil."
*Doğumu 3 farklı kez gösterilen Aeron'ın dayısıdır.
*Artis mi artistir. Adadaki en havalı mesleğe sahiptir. Ya da en ihtiyaş duyulan mesleğe. Kendisi bir doktordur. Benjamin Linus'ın omuriliği ile ilgili bir problem yaşadığı dönemlerde adaya bir omurilik cerrahının düşmüş olması çokta ilginç karşılanabilir. John Lock'ın ona bu bizim kaderimiz dediğinde ben kadere inanmam demişti. Evet bu onun kaderiydi. Bir amaç için oradaydı ve onu gerçekleştirmek zorundaydı. Bunu hayatta kalmak için yapmalıydı. Bir yandan adadan kurtulmak için mücadele veriyordu elbette. Bu anlamda adadan kurtulan 6 kişiden biride kendisi olmuştur. Dışarıda hayat onun için daha zor geçecekti elbette. Öylede oldu ve kendisini dahada kötü hissetmeye başladı. Çünkü adada bir amacı vardı. Ama kendi hayatında hiç bir amacı yoktu. Liderlik vasıfları elinden alınmış zavallanın tekiydi o artık. Ve birgün kendisine tekrar ihtiyaç olduğu söylenir. Adaya geri dönmeliydi. İşte o anda o kültleşmiş cümleyi kurar. "We have to go back Kate!" Kate, Jack'in hoşlandığı kadın yani. Sürekli olarak Sawyer karakteriyle kıyaslanır Jack. Bunda Kate'in payıda büyüktür elbette. İkiside ondan hoşlanmaktadır ama o kimi seçecekti acaba? Herkelde dizinin fanatikleri sadece bu sorunun cevabını çok ama çok merak etmişlerdir.(Kate ve Jack, ilk öpüşmelerini 2. sezon 8. bölümde gerçekleştirmiştir)
*Bir cerraha göre çok iyi silah kullanır. Çünkü adada neşterden çok silaha ihtiyacı vardır. Kendini ve adadakileri korumak için. "Birlikte Yaşa Yalnız Öl" felsefesine göre yaşayan Jack, adadakileri bir arada tutmak için çabalamıştır sürekli. Onun aksine Sawyer daha çok kendini düşünen bir karakterdir. Jack karakteri, dizinin sonuna kadar izleyenleri yalnız bırakmamıştır..
*Jack Merkezli Bölümler
“Pilot, Part 1″ 1×01
“White Rabbit” 1×05
“All The Best Cowboys Have Daddy Issues” 1×11
“Do No Harm” 1×20
“Exodus, Part 1″ 1×23
“Man of Science, Man of Faith” 2×01
“The Hunting Party” 2×11
“A Tale of Two Cities” 3×01
“Stranger in a Strange Land” 3×09
“Through the Looking Glass, Part 1″ 3×22
“Through the Looking Glass, Part 2″ 3×23
"Something Nice Back Home"
"There's No Place Like Home: Part 1"
"There's No Place Like Home: Part 2-3"
"316"

7 Şubat 2011 Pazartesi

Oscar Adayları Açıklandı

Merakla beklenen Oscar adayları açıklandı. 10 filmin en iyi film kategorisinde yarışacağı Akademi'de, "En İyi Yönetmen" dalında yılın en çok konuşulan filmi lnception'ın yönetmeni Christopher Nolan'ın aday olamaması ise hayal kırıklığı yarattı.

İşte Adaylar:

En İyi Film
The King's Speech (Kralın Konuşması)
The Social Network (Sosyal Ağ)
Inception (Başlangıç)
Toy Story 3 (Oyuncak Hikayesi 3)
The Fighter (Dövüşçü)
Black Swan (Siyah Kuğu)
127 Hours (127 Saat)
True Grit (İz Peşinde)
The Kids Are All Right
Winter's Bone

En İyi Erkek Oyuncu

Colin Firth (The King's Speech)
Jeff Bridges (True Grit)
James Franco (127 Hours)
Jesse Eisenberg (The Social Network)
Javier Bardem (Biutiful)

En İyi Kadın Oyuncu

Natalie Portman (Black Swan)
Annette Bening (The Kids Are All Right)
Nicole Kidman (Rabbit Hole)
Michelle Williams (Blue Valentine)
Jennifer Lawrence (Winter's Bone)

En İyi Yönetmen


Darren Aronofsky (Black Swan)
David O. Russell (The Fighter)
Tom Hooper (The King's Speech)
David Fincher (The Social Network)
Joel Coen and Ethan Coen (True Grit)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu

Christian Bale (The Fighter)
Geoffrey Rush (The King's Speech)
John Hawkes (Winter's Bone)
Jeremy Renner (The Town)
Mark Ruffalo (The Kids Are All Right)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu

Melissa Leo (The Fighter)
Amy Adams (The Fighter)
Helena Bonham Carter (The King's Speech)
Jacki Weaver (Animal Kingdom)
Haile Steinfeld (True Grit)

En İyi Yabancı Film

Hors la Loi, Cezayir (Rachid Bouchareb)
Incendies, Kanada (Denis Villeneuve)
In a Better World, Danimarka (Susanne Bier)
Dogtooth, Yunanistan (Giorgos Lanthimos)
Biutiful, Meksika (Alejandro González Iñárritu)

Animasyon

Chris Sanders and Dean DeBlois (How to Train Your Dragon)
Sylvain Chomet (The Illusionist)
Lee Unkrich (Toy Story 3)

Uyarlama Senaryo

127 Hours (Danny Boyle & Simon Beaufoy)
The Social Network (Aaron Sorkin)
Toy Story 3 (Michael Arndt, John Lasseter, Andrew Stanton ve Lee Unkrich)
True Grit (Joel Coen & Ethan Coen)
Winter's Bone (Debra Granik & Anne Rosellini)

Orijinal Senaryo

Another Year (Mike Leigh)
The Fighter (Scott Silver, Paul Tamasy, Eric Johnson, Keith Dorrington, Paul Tamasy ve Eric Johnson)
Inception (Christopher Nolan)
The Kids Are All Right (Lisa Cholodenko & Stuart Blumberg)
The King's Speech (David Seidler)

Sanat Yönetmenliği

Alice in Wonderland (Ken Ralston, David Schaub, Carey Villegas ve Sean Phillips)
Harry Potter and the Deathly Hallows Part 1 (Tim Burke, John Richardson, Christian Manz ve Nicolas Aithadi)
Hereafter (Michael Owens, Bryan Grill, Stephan Trojanski ve Joe Farrell)
Inception (Paul Franklin, Chris Corbould, Andrew Lockley ve Peter Bebb)
Iron Man 2 (Janek Sirrs, Ben Snow, Ged Wright ve Daniel Sudick)

Görüntü Yönetmenliği

Black Swan (Matthew Libatique)
Inception (Wally Pfister)
The King's Speech (Danny Cohen)
The Social Network (Jeff Cronenweth)
True Grit (Roger Deakins)

Kostüm

Alice in Wonderland (Colleen Atwood)
I Am Love (Antonella Cannarozzi)
The King's Speech (Jenny Beavan)
The Tempest (Sandy Powell)
True Grit (Mary Zophres)

Kurgu

Black Swan
The Fighter

The King’s Speech
127 Hours

The Social Network

Makyaj

Barney's Version (Adrien Morot)
The Way Back (Edouard F. Henriques, Gregory Funk ve Yolanda Toussieng)
The Wolfman (Rick Baker ve Dave Elsey)

Orijinal Müzik

How to Train Your Dragon (John Powell)
Inception (Hans Zimmer)
The King's Speech (Alexandre Desplat)
127 Hours (A.R. Rahman)
The Social Network (Trent Reznor and Atticus Ross)

Orijinal Şarkı

Coming Home (Country Strong)
If I Rise (127 Hours)
I See the Light (Tangled)
We Belong Together (Toy Story 3)

Ses Kurgusu

Inception (Richard King)
Toy Story 3 (Tom Myers ve Michael Silvers)
Tron: Legacy (Gwendolyn Yates Whittle ve Addison Teague)
True Grit (Skip Lievsay ve Craig Berkey)
Unstoppable (Mark P. Stoeckinger)

Ses Miksajı

Inception (Lora Hirschberg, Gary A. Rizzo ve Ed Novick)
The King's Speech (Paul Hamblin, Martin Jensen ve John Midgley)
Salt (Jeffrey J. Haboush, Greg P. Russell, Scott Millan ve William Sarokin)
The Social Network (Ren Klyce, David Parker, Michael Semanick ve Mark Weingarten)
True Grit (Skip Lievsay, Craig Berkey, Greg Orloff ve Peter F. Kurland)

Görsel Efekt

Alice in Wonderland (Ken Ralston, David Schaub, Carey Villegas ve Sean Phillips)
Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1 (Tim Burke, John Richardson, Christian Manz ve Nicolas Aithadi)
Hereafter (Michael Owens, Bryan Grill, Stephan Trojanski ve Joe Farrell)
Inception (Paul Franklin, Chris Corbould, Andrew Lockley ve Peter Bebb)
Iron Man 2 (Janek Sirrs, Ben Snow, Ged Wright ve Daniel Sudick)

Belgesel

Exit Through the Gift Shop
Gasland

Inside Job
Restrepo
Waste Land

Belgesel (Kısa Metraj)

Killing in the Name
Poster Girl
Strangers No More

Sun Come Up
The Warriors of Qiugang

Kısa Film (Animasyon)

Day & Night
The Gruffalo
Let’s Pollute
The Lost Thing
Madagascar, a Journey Diary

Kısa Film (Live Action)

The Confession
The Crush
God of Love
Na Wewe
Wish 143


16 Ocak 2011 Pazar

Film Kritikleri: Ölü Ozanlar Derneği

Bir şeyler anlatan filmleri daha fazla seviyorum sanırsam. Ölü Ozanlar Derneği şiir ve hikayelerin okunduğu, dilediğin gibi konuştuğun bir çeşit arkadaş toplantıları mı yoksa hayattan bıktığında dilediğince kusabildiğin bir yer mi? Filmin anlattığı şeyden sizde bir parça "evet ben bunu yaşadım" hissine kapılabilirsiniz. Çünkü eminimki hepimizin bize sormadan hayatını planlayan ebebeyleri olmuştur. Bazen hayat bizi istemediğimiz yere götürmüş olabilir, bazense hiç istemediğimiz bir konumda olabiliriz. Bize sormadan bizim yerimize karar veren insanları görürüz. Ama sen ne yapmak istiyorsun acaba? Olmak istediğin yerde misin? Film bir söz üzerinde duruyor. "Anı ve günü yaşa" yarını düşünme diyor. Geçmişte veya gelecekte yaşamıyo kimse. Bugün şu an yaşıyoruz ve şu an yaşadığımız bu hayatın ve anın en iyi şekilde değerlendirilmesini istiyor. Yeni gelen öğretmen(Robin Williams), karşısında özgürce düşünen ve düşündüğünü söyleyebilen öğrenciler görmek istiyor ve bunun için kendi tarzında bir şeyler yapıyor. Sözcüklerin ve kelimelerin dünyayı değiştirdiğine inanıyor...
Ölü Ozanlar Derneği filminde Robin Williams'ın güzel oyunculuğunu ve müthiş senaryoyuda görebiliriz. Bu filmi üniversiteye hazırlanan öğrenciler haricinde herkese tavsiye edebilirim. Onlar izlemesin çünkü kafalarının sulanmasının bi anlamı yok:)