Öncelikle geek filmleri dediğim şeyin ne olduğu konusunu açayım hemen. Çizgi roman uyarlaması, fantastik vb. gibi türdeki filmleri kastediyorum burada. 2016 geekler için baya bereketli bir yıl oldu. Fazlasıyla güzel filmler izlerken, fazlasıyla üzüldüğümüz filmler de izledik. Bunların başında benim için BvS geliyor elbette. Bu 5 filmi sıralarken ölçütüm yine sadece izlediğim filmler olacak tabi ki de. İyi seyirler şimdiden.
5- Star Trek Beyond
Star Trek yeni serisinin üçüncü filmini bu sefer J.J. Abrams'ın yönetmiyor oluşu mutlulukla karşılanmış olsa da ben Abrams fimlerini hep başarılı bulmuşumdur. Bu sefer yönetmen koltuğunda ise Justin Lin var. Yönetmeni Fast & Furious flmleriyle biliyor oluşumuz, acaba Star Terk filmine nasıl bir dokunuş getirecek merakını oluşturuyordu elbette. Filmin senaryosunu ise benim pek bir sevdiğim Simon Pegg'in yazmış. Simon Pegg sıkı bir Star Trek hayranı olması sebebiyle ilk iki filmden daha fazla bir şekilde bu filmin bir Star Trek filmi olduğunu hissediyoruz.
4- Fantastic Beasts and Where to Find Them
Harry Potter evrenin genişletme fikri bende büyük beklenti oluşturmuş olsa da , yönetmen David Yates ismi benim beklentilerimi bir anda söndürdü. Çünü benim için Harry Potter serisinin en zayıf filmleri kendisini aittir. Ama beklediğimden çok daha iyi bir film karşımıza çıktı. Belki de bu sefer bir kitaba bağlı kalmayıp daha özgür olmanın ekmeğini yemiş olabilirler. Harry Potter filmlerine ise yapılan göndermeler bence abartıdan uzak ve fazlasıyla yerindeydi.
3- Rogue One
Episode VII sonrası herhalde herkes bu film için de beklentileri azaltma durumuna gitmiştir. Çünkü beklentilerin çok çok altında bir filmdi kabul edelim. Rogue One ise görece olarak çok zor bir filmdi çünkü filmin sonunu hepimiz biliyorduk. Sonunun bilindiği bir film çekmek gerçekten zor olsa gerek. Her şeye rağmen izleyici şaşırmak ve meraklanmak isteyecek çünkü. Rogue One ,se bu duyguyu bizlere çok çok iyi bie şekilde verdi. Episode VII sonrasında bir Star Wars filmi nasıl olmalı bize fazlasıyla gösterdi. Filmle ilgili en küçük eleştiri şu olabilir; eğer Star Wars evrenini hiç bilmiyorsanız, maalesef bu film sizin için çok sıkıcı olmaktan öteye geçmeyecektir.
2- Captain Amerca: Civil War
Civil War filmi benim senenin en çok beklediğim filmiydi. Herhalde bu film kötü çıksaydı duvarları tekmeliyor olurdum sinemada. Fakat Russo kardeşler daha önce iyi yaptıkları her şeyi burada da yaparak bizleri üzmedi çok şükür. Çizgi romanından daha uzak bir hikaye seçmiş olsa da Civil War, benim için senenin en iyi filmlerindendi.
1- Deadpool
Senenin tartışılmaz en iyi çizgi roman uyarlaması filmi. Tabi bu filme uzun yıllar emek veren Ryan Reynolds'un bunda emeği çok büyük. Filmin en önemli özelliği ise kendi farkını ortaya koyarak başka filmlere de ilham kaynağı olacak şeyler sunması. Deadpool etkisiyle çekilmiş bir çok film izlemeye hazır olun derim.
30 Aralık 2016 Cuma
29 Aralık 2016 Perşembe
2016'ın İzlediğim En İyi 5 Filmi
2016 için sayılı günler kalmışken bu yıl içinde çıkan izlediğim en beğendiğim 5 filmi listelemek istedim. Tabi altını da çizerek "izlediğim" demek istiyorum. Ayrıca bu listeye normalde kesinlikle girebileceğine inandığım ama vizyon tarihi 30 Aralık 2016 olduğu için izleyemediğim La La Land'ı da burada anmak isterim. İşte benim için 2016'da izlediğim en iyi 5 sinema filmi.
5- Julieta
Pedro Almodovar'ın yeni filmi Julieta ülkemize ilk olarak Filmekimi 2016 ile geldi. Filmde Julieta'nın geçmişine, acılarına, pişmanlıklarına ve ilişkilerine bir yolculuk ediyoruz hep beraber. Geçmişiyle ilgili hesaplaşması gereken birçok şey olan bir kadını izliyoruz filmde. Bir kadının dünyasına giriyoruz kısacası. Ve en güzeli de bunu Pedro Almodovar'ın dili ve renkleriyle izliyoruz.
4- Arrival
Arrival senenin en çok beklenen filmlerinden biri olmasa da aslında vizyon tarihi yaklaştıkça kendisinden söz edenlerin sayısının arttığı bir film oldu. İlk olarak Filmekimi 2016 için Türkiye'ye geldiğinde güvenlik önlemlerinin şaşırtıcı derecede yüksek olması dikkat çekmiş diye birkaç şey duymuştum film için. Orada zaten bilet bulamadığım için üzgün olsam da zaten Türkiye'de vizyona giren bir film olduğu için pek de problem değildi. Film kısaca uzaylıların dünyaya gelişini anlatıyor. Şimdi diyebilirsiniz ki "ne var yani senenin en iyi filmi bu mu? Bundan bir sürü izledik" diye. Zaten bu tarz filmlerin farkı burada ortaya çıkıyor. Bilindik konulara yapılan ufak ve farklı dokunuşlar onları bütün filmlerin önüne çıkartıyor hemen. Bu sebeple de Arrival seninin en iyi filmlerinden benim için.
3- Captain Fantastic
Filmekimi 2016 için yazdığım yazıda bu film için bilet alıp da gidemediğimden bahsetmiştim burada. Daha sonra filmi izlediğimde ne kadar çok şey kaçırdığımı görmüş oldum. Bu kadar güzel, bu kadar duru anlatım olamaz. Karısıyla bir gün her şeyi geride bırakıp doğal ortamda yaşamaya başlayan Ben'in çocukları dışarıdaki hayata dair pek fikirleri yoktur. Bir gün annelerinin öldüğü haberi gelince cenazesine gitmek isterler ve şehir yaşamını da böylelikle gözlemleme şansı elde ederler. Bu filmi mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
2- Nocturnal Animals
Tom Ford'un ikinci sinema filmi olan Nokturnal Animals, bizi daha çok detaylarıyla büyüleyen bir film. Susan Morrow'a uzun zamandır görüşmediği eski kocasından yeni yazdığı kitap gönderilmiştir. İlk olarak onun okuması ve okuduktan sonra da görüşmek isteği yazan bir not ile birlikte gelmiştir kitap. Film bize üç timeline sunuyor. Susan'ın bugünü, geçmişi ve kitapta geçen hikaye. Bu üç hikaye o kadar usta şekilde filmin içine yedirilmiş ki, izlerken kesinlikle zorlanmıyor insan. Kesinlikle birkaç kere daha izlenip her izlenişinde farklı farklı detayların yakalanıp daha da filme ısınacağımdan eminim.
1- Voyage of Time: Life's Journey
Gelelim benim için senenin en iyi filmine. Tamam kabul ediyorum bu film değil belgesel ama yine de bu listede olmasında bir sakınca yok bence. Evet kabul ediyorum seçtiğim 5 filmin 4'ü Filmekimi 2016 filmi. Ama yapacak bir şey yok çünkü Filmekimi 2016 olmasaydı bu filmi sinemada izleme şansım kesinlikle olmazdı. Zaten bu filmi sinemada o kocaman perdede izlememiş olsaydım eğer, herhalde bu kadar etkilenmezdim sanırım. Ayrıca Cate Blanchett'in sesinden bu belgeseli dinliyor olmak da müthiş büyük bir etkendi benim için. Belgesel dünyanın oluşumundan bugününe, yani onu mahvedişimize kadar olan süreci bizlere anlatıyor. Yönetmen Terrence Malick'in ne kadar büyük bir yönetmek olduğunu tekrar görmemize ve onun daha çok film çekmesi için dua etmemizi sağlayacak kalitede bir film kesinlikle.
5- Julieta
Pedro Almodovar'ın yeni filmi Julieta ülkemize ilk olarak Filmekimi 2016 ile geldi. Filmde Julieta'nın geçmişine, acılarına, pişmanlıklarına ve ilişkilerine bir yolculuk ediyoruz hep beraber. Geçmişiyle ilgili hesaplaşması gereken birçok şey olan bir kadını izliyoruz filmde. Bir kadının dünyasına giriyoruz kısacası. Ve en güzeli de bunu Pedro Almodovar'ın dili ve renkleriyle izliyoruz.
4- Arrival
Arrival senenin en çok beklenen filmlerinden biri olmasa da aslında vizyon tarihi yaklaştıkça kendisinden söz edenlerin sayısının arttığı bir film oldu. İlk olarak Filmekimi 2016 için Türkiye'ye geldiğinde güvenlik önlemlerinin şaşırtıcı derecede yüksek olması dikkat çekmiş diye birkaç şey duymuştum film için. Orada zaten bilet bulamadığım için üzgün olsam da zaten Türkiye'de vizyona giren bir film olduğu için pek de problem değildi. Film kısaca uzaylıların dünyaya gelişini anlatıyor. Şimdi diyebilirsiniz ki "ne var yani senenin en iyi filmi bu mu? Bundan bir sürü izledik" diye. Zaten bu tarz filmlerin farkı burada ortaya çıkıyor. Bilindik konulara yapılan ufak ve farklı dokunuşlar onları bütün filmlerin önüne çıkartıyor hemen. Bu sebeple de Arrival seninin en iyi filmlerinden benim için.
3- Captain Fantastic
Filmekimi 2016 için yazdığım yazıda bu film için bilet alıp da gidemediğimden bahsetmiştim burada. Daha sonra filmi izlediğimde ne kadar çok şey kaçırdığımı görmüş oldum. Bu kadar güzel, bu kadar duru anlatım olamaz. Karısıyla bir gün her şeyi geride bırakıp doğal ortamda yaşamaya başlayan Ben'in çocukları dışarıdaki hayata dair pek fikirleri yoktur. Bir gün annelerinin öldüğü haberi gelince cenazesine gitmek isterler ve şehir yaşamını da böylelikle gözlemleme şansı elde ederler. Bu filmi mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
2- Nocturnal Animals
Tom Ford'un ikinci sinema filmi olan Nokturnal Animals, bizi daha çok detaylarıyla büyüleyen bir film. Susan Morrow'a uzun zamandır görüşmediği eski kocasından yeni yazdığı kitap gönderilmiştir. İlk olarak onun okuması ve okuduktan sonra da görüşmek isteği yazan bir not ile birlikte gelmiştir kitap. Film bize üç timeline sunuyor. Susan'ın bugünü, geçmişi ve kitapta geçen hikaye. Bu üç hikaye o kadar usta şekilde filmin içine yedirilmiş ki, izlerken kesinlikle zorlanmıyor insan. Kesinlikle birkaç kere daha izlenip her izlenişinde farklı farklı detayların yakalanıp daha da filme ısınacağımdan eminim.
1- Voyage of Time: Life's Journey
Gelelim benim için senenin en iyi filmine. Tamam kabul ediyorum bu film değil belgesel ama yine de bu listede olmasında bir sakınca yok bence. Evet kabul ediyorum seçtiğim 5 filmin 4'ü Filmekimi 2016 filmi. Ama yapacak bir şey yok çünkü Filmekimi 2016 olmasaydı bu filmi sinemada izleme şansım kesinlikle olmazdı. Zaten bu filmi sinemada o kocaman perdede izlememiş olsaydım eğer, herhalde bu kadar etkilenmezdim sanırım. Ayrıca Cate Blanchett'in sesinden bu belgeseli dinliyor olmak da müthiş büyük bir etkendi benim için. Belgesel dünyanın oluşumundan bugününe, yani onu mahvedişimize kadar olan süreci bizlere anlatıyor. Yönetmen Terrence Malick'in ne kadar büyük bir yönetmek olduğunu tekrar görmemize ve onun daha çok film çekmesi için dua etmemizi sağlayacak kalitede bir film kesinlikle.
28 Aralık 2016 Çarşamba
Oz Büyücüsü - İçtenliğin Çizgilere Yansıması
Bugün size Marvel tarafından yayımlanan ve benim daha henüz okuduğum, Eisner ödüllü bir çizgi roman olan Oz Büyücü'sinden bahsedeceğim. Çizgi roman Türkçe'ye Marmara Çizgi tarafından 2012'de çevrilmiş. Skottie Young tarafından çizilmiş, Eric Shanower tarafından ise yazılmış. Bu yazıda spoiler vermemeye çalışacağım ama yine de hikayenin konusu dahi bana spoiler diyorsanız okumayın bu yazıyı derim size.
Oz Büyücüsü çizgi romanı o bildiğimiz klasik konuyu anlatıyor bizlere. Bir fırtına sonucu Kansas'taki çiftlik evinden bilmediği başka bir diyara düşen Dorothy ve köpeği Toto; evleri Kuzeyin Kötü Kalpli Cadısı'nın üstüne düşüp onu öldürdükleri için sevinçle karşılanırlar. Fakat onların tek bir isteği vardı ve o da Kansas'a geri dönmek. Etrafındaki kişiler bu isteği sadece Kadim Büyücü Oz'un gerçekleştirebileceği konusunda birleşince, Oz'un bulunduğu Zümrüt Kent'e gitmekten başka çare kalmıyordu. Dorothy bu maceraya çıktıktan sonra bir beyin isteyen Korkuluk, bir kalp isteyen Teneke Adam ve cesaret isteyen bir Aslan da Kadim Büyücü Oz'a isteklerini iletmek için ona katılırlar. Böylelikle onlar için uzun bir yolculuk başlamıştı.
Oz Büyücüsü yukarıda dediğim gibi klasik konuyu anlatıyor. Bu iş zor tabi bunu kabul etmek lazım. Herkesin bildiği ve farklı farklı yazar ve çizerden görünen bir esere farklı bir dokunuş yapıp kendi tarzını ortaya koymak işinden bahsediyorum. Skottie Young da bu zorluktan bahsetmiş kitaptaki yazısında. Ve sonuna ise karakterleri yaratış süreciyle ilgili birkaç çizim paylaşmış. Kitaptaki en iyi kısım sonuna eklenen bu eskizlerdi ne yalan söyleyeyim. Karakterleri oluştururkenki tercihlerine değinmiş az da olsa. Keşke daha fazla olsalardı. Ayrıca kitabın sonuna da varyant kapaklar da eklenerek, içeriğin daha da zengin olması sağlanmış.
Bu çizgi roman kesinlikle içinde çok güzel detayları ve mesajları olan, sadece çocuklar tarafından değil, büyükler tarafından da kesinlikle okunması gereken bir eser. L. Frank Baum tarafından yazılan bu kitabın çizgi roman uyarlamasını herkese tavsiye ederim.
Oz Büyücüsü çizgi romanı o bildiğimiz klasik konuyu anlatıyor bizlere. Bir fırtına sonucu Kansas'taki çiftlik evinden bilmediği başka bir diyara düşen Dorothy ve köpeği Toto; evleri Kuzeyin Kötü Kalpli Cadısı'nın üstüne düşüp onu öldürdükleri için sevinçle karşılanırlar. Fakat onların tek bir isteği vardı ve o da Kansas'a geri dönmek. Etrafındaki kişiler bu isteği sadece Kadim Büyücü Oz'un gerçekleştirebileceği konusunda birleşince, Oz'un bulunduğu Zümrüt Kent'e gitmekten başka çare kalmıyordu. Dorothy bu maceraya çıktıktan sonra bir beyin isteyen Korkuluk, bir kalp isteyen Teneke Adam ve cesaret isteyen bir Aslan da Kadim Büyücü Oz'a isteklerini iletmek için ona katılırlar. Böylelikle onlar için uzun bir yolculuk başlamıştı.
Oz Büyücüsü yukarıda dediğim gibi klasik konuyu anlatıyor. Bu iş zor tabi bunu kabul etmek lazım. Herkesin bildiği ve farklı farklı yazar ve çizerden görünen bir esere farklı bir dokunuş yapıp kendi tarzını ortaya koymak işinden bahsediyorum. Skottie Young da bu zorluktan bahsetmiş kitaptaki yazısında. Ve sonuna ise karakterleri yaratış süreciyle ilgili birkaç çizim paylaşmış. Kitaptaki en iyi kısım sonuna eklenen bu eskizlerdi ne yalan söyleyeyim. Karakterleri oluştururkenki tercihlerine değinmiş az da olsa. Keşke daha fazla olsalardı. Ayrıca kitabın sonuna da varyant kapaklar da eklenerek, içeriğin daha da zengin olması sağlanmış.
Bu çizgi roman kesinlikle içinde çok güzel detayları ve mesajları olan, sadece çocuklar tarafından değil, büyükler tarafından da kesinlikle okunması gereken bir eser. L. Frank Baum tarafından yazılan bu kitabın çizgi roman uyarlamasını herkese tavsiye ederim.
10 Aralık 2016 Cumartesi
Klişe Hikayeden Mükemmel Bir İş Çıkartan Dizi: Westword
HBO GoT sonrası o boşluğu dolduracak bir dizi yapmak istiyordu. Tam olarak da böyle pazarlandı aslında dizi de. Zaten kadroyu görünce de izlememek gibi bir olayınız kesinlikle olmuyor yani. Bir yanda Jonathan Nolan, J.J. Abrams, bir yandan da Anthony Hopkins, Ed Harris ve Jeffrey Wright. Dizi ayrıca 1973 yapımı aynı isimli bir filmden uyarlama.
Dizi; vahşi batı konseptli yapay bir parkta bulunan ve insanlar tarafından yaratılmış olan "host"ların, yani robotların, bilinç kazanarak ayaklanması konusunu işliyor. Bunu öylesi derinlikli bir hikayeyle anlatıyor ki, bir de yanına usta işi şeklinde işlenen olay örgüsü ile mükemmel bir iş ortaya çıkıyor. İlk bölümler karakterleri tanımak ve olay örgüsünü anlamakla geçtiği için biraz sıkılmış olabilirim ama sonlara doğru dizi vitesi baya bir büyüttü ve soluksuz bir iş ortaya koydu. Ortaya koyduğu gizemler, izleyiciye merak ettirdikleri şeyler ve bunları açıklayış şekilleri gerçekten de usta işiydi.
Spoilere girmeden sadece diziyi tavsiye etmek için bir şeyler yazmak istedim. Bu diziyi tavsiye ederim. ÖZellikle üst üste bölümleri izleyecek olmak diziyi daha güzel kılacaktır diye düşünüyorum.
Dizi; vahşi batı konseptli yapay bir parkta bulunan ve insanlar tarafından yaratılmış olan "host"ların, yani robotların, bilinç kazanarak ayaklanması konusunu işliyor. Bunu öylesi derinlikli bir hikayeyle anlatıyor ki, bir de yanına usta işi şeklinde işlenen olay örgüsü ile mükemmel bir iş ortaya çıkıyor. İlk bölümler karakterleri tanımak ve olay örgüsünü anlamakla geçtiği için biraz sıkılmış olabilirim ama sonlara doğru dizi vitesi baya bir büyüttü ve soluksuz bir iş ortaya koydu. Ortaya koyduğu gizemler, izleyiciye merak ettirdikleri şeyler ve bunları açıklayış şekilleri gerçekten de usta işiydi.
Spoilere girmeden sadece diziyi tavsiye etmek için bir şeyler yazmak istedim. Bu diziyi tavsiye ederim. ÖZellikle üst üste bölümleri izleyecek olmak diziyi daha güzel kılacaktır diye düşünüyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)