2 Ocak 2013 Çarşamba

2012'nin Enleri

  Güzel bir yılı daha geride bıraktık. Yine Galatasaray'la, sporla geçti günlerimiz. Geride bıraktığımız yılda bazı spor dallarında iyi sezon geçirenleri belirlemeye çalışacam. Umarım doğruyu seçebilirim.

  Futbol
Futbolda bu sene Messi rüzgarı esti desek yerinde olur herhalde. 2012 yılında 91 gol atarak 1 yılda en çok gol atan futbolcu ünvanının da sahibi oldu. O dururken başka en iyi düşünmek olmaz sanırım. Bizim futbolumuz için ise çok iyi bir yıl geçirdi diyebileceğimiz 1-2 futbolcu var tabi. Bunlar özellikle Burak Yılmaz ve yılın son anlarında biraz düşüş yaşasa da kalitesi tartışılmaz olan Selçuk İnan.



  Basketbol
Basketbol için isim değil takım söyleyeceğim. Bu takım ise Olympiakos olacak. İstanbulda'ki 4'lü finallerde müthiş bir geri dönüş yaparak yıldızlar topluluğu Cska'yı deviren ve mucizeyi gerçekleştiren Oly, burada yer almayı fazlasıyla hakediyor. Bizde ise 4 kupa alan Beşiktaş ve Ergin Ataman bu yıla damgasını vurdu.



  Voleybol
Voleybol açısından da müthiş bir sezon geçirdik. 2012 Londra Olimpiyatlarında Filenin Sultanları göğsümüzü kabarttı. 2012 bizim açımızdan onları izlemekle geçti açıkcası. Yine olimpiyatlarda kadınlarda Brezilya, erkeklerde ise Rusya voleybolda yıla damgasını vurmayı başardı.



  Formula 1
Aslında sevmesem de Vettel bu sene de müthiş bir yıl geçirdi. 3. kez dünya şampiyonlu olarak bu genç yaşında müthiş bir iş başardı. Aslında neden sevmediğimi ben de bilmiyorum. Başarılarını kıskanıyorum belkide. Ama buraya onun dışında bir isim gitmezdi.



  Tenis
Kadınlar tenisinde buraya yazılacak tek isim var. O da Serena Williams. Grand Slam'lerdeki üstünlüğü ve üstüne WTA sezon sonu kulasını da alarak müthiş bir iş başardı gerçekten de.Onu izlemek büyük keyif.
Erkeklerde ise Federer ve Andy Murray arasında gidip geliriyorum. İkisi de güzel bir sezon geçirdi. Sanırım Federer benim için daha ağır basacak.



  Diğer
Bu sene Felix'in yaptığı atlayışla anılacak resmen. Adam müthiş bir iş başardı gerçekten de. Ayrıca Olimpiyatlarda bizi gururla temsil eden herkes tebriği hakediyor. Başta Aslı Çakır Alıptekin, Gamze Bulut, Rıza Kayaalp, Nur Tatar, Servet Tazegül olmak üzere herkese teşekkürler.



30 Kasım 2012 Cuma

Devran Döndü

  Tüm Galatasaraylı'lar kabul ediyor ki Fenerbahçe'nin son yıllarda futbol, basketbol ve voleybol branşlarında bize karşı üstünlüğü vardı. Hatta su sporlarını bile buna katabiliriz.Tribünde "bildiğiniz başka oyun varsa onu da oynayalım" pankartı açmışlardı hatta. Ama devran döndü. Özellikle voleyboldaki o büyük üstünlük bile yıkıldı. Futbolda hala Saraçoğlu galibiyeti göremesek de, orada kupa kaldırdıktan sonra bunun bi önemi kalmadı sanki. Geçen yaz sezonunda su sporlarında da Galatasaray damgası vardı. Çeşitli turnuvalar bir yana, Türkiye şampiyonlardaki üstünlüğümüz çok açık. Keşke su topunda da olsalar da orada da yarışsak onlarla.
  Futbolda Fenerbahçe'nin bize karşı üstünlüğünün sebebi psikolojikti. Onların karşısına çok güçlü kadrolarla çıktı ama malesef olmuyordu. O psikolojik üstünlüğü kırmayı başardık çok şükür. 2 senedir oynanan maçlarda yine şansızlıklar yaşasak da o eski üstünlükleri yok. Artık Galatasaray takımı maça çok daha rahat çıkıyor.
  Basketbolda Ülker sonrası kadronun güçlenmesiyle bir üstünlük oluştu. Yoksa Ülker öncesinde bir üstünlükten söz edemeyiz. Ama bunu da birkaç sezondur kırıyoruz. Çok iyi bir kadroyla sezona başlayan Fenerbahçe karşısında yine kazanmayı bildik. Bu sezon da karşımızda durabileceklerini düşünmüyorum. Kadın takımımız için ise bu sene çok umutluyum. Fenerbahçe'nin Caferağa'dan çıkıp Ülker Arena'ya gidişi de bizim açımızdan çok olumlu olacak. Yeterki sezon başından beri süregelen sakatlık problemleri hemen son bulsun.
  Voleybolda Fenerbahçe'nin üstünlüğünü bu kadar kolay kırabileceğimizi hiç düşünmüyordum. Ama başardık. Yenilsek bile artık başabaş giden bir maç sonunda yenilen, son topa kadar giden maçla yenilen bir takımımız olacak. Bundan önceki takımlara kesinlikle bir şey demiyorum. Onlar da ellerinden geleni yapsalar da aradaki güç farkı malesef olumsuz bir sonuç doğuruyordu. Erkeklerde Fenerbahçe'yi deplasmanda yenmiş olmamız da ayrı bir güzellik. Bu kadar şey söyledim, bu hafta sonu kadınlarda Fenerbahçe karşısında yenilirsek kendimden bilcem. :)

Son topa kadar... Yeterki ıslansın o forman...




Başlıyoruz

  Sezona Kıtalararası Kupasıyla başlayan Engelsiz Aslanlar, lige de Yalova'da Yalova Engelliler maçıyla başlıyor. Hep istediğim Engelsiz Aslanlar deplasanımı da Yalova Engelliler maçıyla gerçeğe dönüştürüyorum. Engelsiz Aslanlar Galatasaray'ın gerçek ruhunu yansıtıyor. Onlar için gidilen yolların her metresi çok güzel olacaktır. Çevre üniversitelerin de katılımıyla iyi bir kalabalık oluşturacağımıza inanıyorum.
  Yolun sonu kupa olucak inşallah. İstanbul'daki maçlarda mümkün olduğunca onları yalnız bırakmamaya çalışalım.


26 Kasım 2012 Pazartesi

Eski Günlerdeki Gibi

  Manchester maçıyla alakalı teknik yoruma grmeyeceğim. Aslanlar zaten gereken her şeyi yaptı ve sonuç tam da istediğimiz gibi oldu. İstediğimiz sonucu almış olmamızın mükemmel havasını yaşıyorum şu an. Ben Galatasaray tribününden bahsedicem bugün. Galatasaray tribini aynen eski günlerdeki gibiydi çünkü. Herkes gerekli atmosferi yaratamadığımızı söyleyip eski Ali Sami Yen günlerine daha da bir özlemle bakıyordu. Bu maç ise eski ManU ve cehennem efsanesinin yıkılmaması için bütün tribünlerin seferber olduğu bir maç olacaktı, öyle de oldu. Maçın gerginliğinden belki de çok çok iyi tribün yapılamadı ama bütün taraftarlar maçın içindeydi. Herkes elinden gelen her şeyi yaptı ve takım bu maçı 12 kişi oynadı. Islıklarla gerekli baskı oluşturuldu. Teşekkürler büyük Galatasaray taraftarı.
  Ayrıca yapılan koreografiyi UEFA'nın iptal etmesinden sonra 1 günden kısa sürede yeni koreografi yapan uA-ÜNİ'ye de teşekkür etmesek olmaz. uA-ÜNİ bulunduğu her yere güzellik katıyor.







9 Kasım 2012 Cuma

Kısa Kısa

  Uzun zamandır buraya uğramıyordum. Kısa kısa birkaç şey yazıcam ki kenara not düşülmüş olsun.
  Galatasaray futbol takımı şampiyonlar ligine kötü giriş yaptı. Manchester United ve Braga karşısında iyi oynasak da kaybedip, Cluj karşısında yağmura takılıp 1 puana razı oldu. Ama Romanya'da Burak'ın 3 golüyle hesabı kestik ve ikili averajla 2. sıraya yükseldik. Herkesde bir şampiyonlar ligi heyecanı var. Herkes uzun zamandan sonra gelen bu galibiyetle kendinden geçti. Manchester maçı şimdi daha da anlamlı bir hal aldı. Arena'da çıkaracağımız bir galibiyet bize üst tur için büyük avantaj sağlayacak.
  Basketbolda Ergin Ataman'la havaya girmeye başladık. Daha sezonun başında Efes'i deplasman'da, Fener'i kupa maçında yenip, Beşiktaş ve Banvit'i de hazırlık maçlarında yenmeyi başardık. Şampiyonluk havasına herkes girmeye başladı bile. Euoleague'de olmayışımız herkesi kahretse de Eurocup ve lig için en büyük favilerden olduğmuzu herkese gösterdik.
  Kadın basket takımımız Ekrem Memnun ile başka bir havaya büründü. Ekrem Hoca'nın gelişi özellikle yerlilere yaradı. erli oyuncularımız son 2 sezonu şimdiden bizlere unutturdular bile. Ama takımdaki sakatlıklar can sıkıyor. Yavancıların yarısı, Nevriye sakat. Işıl ve Şebnem sakat sakat oynuyor. Takım tam kadro olarak çıktığında karşımızda kim durur görücez.
  Voleybolda efsane bir sezon yaşayacağımızı herkes sezon başında görmüş oldu sanırım. Kadın takımımız şampiyonlar liginde 2/2 giderken, ligde de çok iyi mçlar çıkartıyor. Eczacıbaşı karşısında iyi direnen takımımız, kazanabileceği maçı verdiyse de elecek için çok önemli izlenim bıraktılar bizlerde.
  Erkek voleybol takımımız sezona Fenerbahçe mağlubiyetiyle başlamasına rağmen ligde, hem de deplasmanda Fenerbahçe karşısında 3-1 kazanmayı bildi. Artık rakiplerimize karşı büyük üstünlük kurduğumuz maçlar izliyoruz. Özlenen ve beklenen şampiyonluklar elbet gelecektir.
  Tekerlekli sandalye basketbol takımımızı önce Japonya'ya uğurladık. Çok güzel bir ortam oluşmuştu havaalanında. Kıtalararası kupasını alıp geri geldiler. 4. Dünya Şampiyonluğumuzu bize kazandıran Enelsiz Aslanlar'a sonsuz teşekkürler.
  Teniste WTA sezon sonu şampiyonası İstanbul'da yapıldı yine ve Serena Williams kazandı. Aslında bundan çok kupa törenindeki protestolar konuşuldu. Akabinde de TTF başkanı değişti. Ha değişimin sebebi başka bir şey de olabilir. Organizasyona gelirsek, gidip gördüğüm için rahatlıklar söylüyorum, gerçekten güzel bir organizasyon düzenlemişiz. Maç dışı aktiviteler çoğalabilir miydi bilemem ama ben gayet memnun kaldım. Önümüzdeki sezonu iple çekiyorum. Erkekler şampiyonasını alamadığımız içinde fazlasıyla üzgünüm.
  Formula 1'de ise Vettel şampiyonluğa çok yakın. Şampiyona sonu yaklaşırken Alonso ile arasındaki farkı kapatıp önüne gelen Vettel, b hata yapmazsa şampiyon olacak gibi. Tabi benim ginlüm her zamanki ibi kırmızı otomobilde. Alonso umarım şampion olacaktır.
  Red Bull'un ekstrem sporlara verdiği önem muazzam cidden. Sırf bu dersteğe devam etsinler diye Red Bull almak istiyorum sürekli. Felix isimli şahıs uzaydan dünyaya atlayarak bir rekor kırdı. Ses hızını aştı ve ünyaya sağ salim indi. Büyük bir tutku gerçekten ona bunu yaptıran. Umarım Red Bull'un bu tip organizasyonlara desteği devam edecektir.


8 Eylül 2012 Cumartesi

Abdullah Avcı ve Tanjevic

  Normalde teknik yorumlara fazla girmesem de bu sefer yapıcam. Futbol milli takımımız Fifa2014 için, basket takımımız da Eurobasket2013 için ön eleme oynuyor. Fakat sonuçlar kimseyi memnun etmiyor. Bunun sebepleri var aslında. Önce futboldan bahsedelim.
  Abdullah Avcı'nın milli takıma gelişi çoğu kişi tarafından kabul gördü. Ama baktığımızda kendini ispat etmiş bir yönü yok. Küçük takımın büyük hocası kendileri. Fakat ben Hiddink'ten daha başarılı olacağını düşünüyorum. Beni yanıltmaz umarım. Hazırlık döneminde yaptığımız bazı maçlar bizi tatmin etse de, bazılar etmedi. Özellikle deplasmanda Portekiz'e karşı oynanan oyun herkesi mutlu etmişti. İlk resmi maç deplasmanda Hollanda ile. Hollanda EURO2012'de hüsran yaşayan bir takım. Yeni bir yapılanmaya gitti. Bizim maçta da çok çok kötü oynadılar. Bu kötü futbola karşı onları elimizden kaçırmamız çok yazık oldu. Bunun sebeplerine gelirsek... Türkiye milli takımı İBB değil. Yani büyük takım. Ona göre oynatılmalı. Ayrıca büyük maçlara büyük oyuncularla çıkılmalı. Israrlar gurbetçi futbolcular oyuna sürüldü. Tamam karşı değilim gurbetçilere ama hakeden oyun oynamalı. Mesela Tunay Torun. Sahada kendisini pek göremedik. Sağolsun yakışıklı olduğundan arada kameralar onu gösterdi de sahada olduğunu anlayabildik. Sonradan oyuna giren Mevlüt Erdinç. Fazla görünmedi ortalıkta. Sonradan oyuna giren Nuri Şahin'de aynı şekilde. Burdan Abdullah Avcı'nın oyuncu deşiklik haklarını ne denli doğru kullandığını da anlayabiliriz.
  Bir mevkiin en iyisi dururken formsuz oyuncuya forma verip onu taraftarın önüne atmak nedir ya? Gökhan Gönül dururken genelde açık oynayan ve takımından formsuz olduğu herkesçe bilinen Hamit Altıntop sağ bek oynatıldı. Sık sık hata yaptı ama inatla 90 dakika oynatıldı. Sol bekte oynayan Hasan Ali Kaldırım ise anca Hakan Balta'nın yedeği olabilir diyorum ben. Bu konuda ısrarcıyım da. Burak Yılmaz geçen sezon lige damgasını vuran 2 oyuncudan birisi. Ama o yedek başladı maça. Halbuki Burak-Umut ikisisi çok iş yapardı bu maçta.
  Selçuk İnan meselesi başlı başına bir blog konusu. Geçen sezon lige damgasını vurdu adam. Galatasaray'ın attığı gollerin 1/3'ünde onun dolaydı-direk katkısı var. Adam oyunu her yönüyle oynayabiliyor. Ama bu adam sistemimize uymadığı gerekçesiyle hiç oynatılmıyor. Sistemimize uyan oyuncular takımında oynamayan Emre Belözoğlu ve Mehmet Topal mı? Real Madrid'de fazla oynayamıyan ve Liverpool'a transfer olan, maç eksiği fazla olan Nuri Şahin mi? Eğer elinizde Selçuk İnan gibi bir oyuncunuz varsa onu sahaya koyar sisteminizi ona göre ayarlarsınız. Sisteme uymama gibi bir durum olamaz. Kaldı ki, Hollanda maçında Selçuk çatır çatır top oynardı. Neyse bu konuyu daha fazla uzatmanın anlamı yok. Abdullah Avcı Brezilya yolunun sonuna kadar bizimle. Devamında da bizimle olup olmayacağı kendisine kalmış bir durum.


  Tanjevic'e gelelim şimdi. Milli takım skandal olaylarla sarsıldı. Tanjevic'in de bunlar arasında olduğu söylentileri çok yüksek sesle söyleniyor. Göksenin Köksal ve Furkan Aldemir'e Galatasaray'da süre alamayacaklarını söylemiş efendim kendileri. Milli takımda kulüpçülük yapan hoca için ne desek boş. Ayrıca maçlarda da oyuncularımıza verdikleri süreler de ortada. Son İtalya maçının ilk yarısında çok iyi oyun ortaya koyan Furkan Aldemir, oyunun yeri kalanında fazla düşünülmedi. Maç da son toplara kaldı ve kaybettik. Ben Furkan oynamadı diye kaybettik demiyorum, sadece sebeplerden birisi yanlış oyuncu tercihleri ve yanlış taktik anlayışlar. Bir önceki turnuvada neden Furkan Aldemir alınmadı diye çok kızmıştım. Onun yerine Enes Kanter alındı. Enes kaliteli bir oyuncu. Fakat 2 yıl boyunca eline top sürmeyen oyuncu neden milli takıma alınır da kendi takımında çok iyi sezon geçiren diğer oyuncu alınmaz. Ben buna kızmıştım. Nitekim Enes kendini gösterdi ve elemeler öncesinde milli takımdan affını istedi ve NBA takımının yanına gitti. Aynı turnuvaya Tutku Açık'ın alınmamasına da şaşırmıştım. O bölgede sıkıntı yaşamıştık. Neyse konumuza dönelim. Milli takım hakedenin forma giydiği bir yer olmalı. Çok şey mi istiyorum acaba? Bi takımda oynuyan oyuncular kayırılmamalı. Ne yaparsanız yapın kendimize zarar veriyoruz işte. Bu konuda çok şey söylemek istiyorum ama burada noktalandıralım yazıyı.
  Umarım bu konular bir daha gündeme gelmez. Milli takım herkesin takımı. Hakeden formayı giymeli.