28 Nisan 2016 Perşembe

Nuri Bilge Ceylan TOP 5

 
    Nuri Bilge Ceylan'ı ve tarzını seven biri olarak sevdiğim filmleri sıralamak istedim. Ama zor oldu bu liste zira yönetmenin her bir filmini çok sevmiş biriyim. Diğer filmlerine haksızlık etmek istemem çünkü Kasaba, İklimler ve ilk çektiği kısa film Koza da benim için çok iyi filmlerdir. Bu sıralama filmleri izlerken aldığım tada göre oluşturuldu. Buyurun efendim:


    1-  Bir Zamanlar Anadolu'da
 
    2- Mayıs Sıkıntısı

    3- Uzak

    4- Üç Maymun

    5- Kış Uykusu

ŞAMPİYON

   Ergin Ataman'ın inancı, takımın hırsı ve taraftarın desteği. Bu şampiyonluğun ardından uzun uzun yazılar yazabilirim aslında. Yüreğimden geçenler kelimelerle anlatılamıyor ama. Yıllardır cebimdeki son parayı vererek gittiğim maçlar hep bu güzel günlerin hayaliyle oldu. Takım inandı biz destekledik hep. Sonunda amacımıza ulaştık. Bir Avrupa Şampiyonluğu ünvanını daha ele geçirdik. Bu mutluluğu yaşatan herkese sonsuz teşekkürler. Unutmadan; bu şampiyonluğa giden yoldaki sloganı da buraya not düşelim hemen:

"Teker teker geçiyoruz turları. Avrupa'da alacağız kupayı."

30 Mart 2016 Çarşamba

Batman v Superman: Dawn of Justice (SPOILER)

    Yazım bolca spoiler içerebilir. Bu yüzden eğer filmi izlemediyseniz buradan itibaren okumayı bırakmanız tavsiye edilir.

    Çok uzun zamandır beklediğimiz gün geldi nihayetinde. Ben bu güne kadar bu kadar görsel sunarak tanıtım yapan bir film görmemiştim açıkçası. Her yayınlanan fragmandan, spot videodan sonra heyecanımız katlanmaya başlandı. Haliyle bu durum gereksiz bir beklentiye soktu herkesi. Fragmanları o kadar çok izledim ki, sağolsunlar filmin tüm gidişatını fragmanlarla gösterdiler, filme karşı beklentim düşmüştü zaten izlemeden. Çünkü bizim beklentiye soktukları şeyi ne yazık ki filmde bulamayacağımı farketmiştim. Baştan sona bir Batman V Superman çatışması beklentisi yarattılar ama bu zaten mantıken mümkün değildi.

    Öncelikle ilk günden beri günahını aldığım/aldığımız Ben Affleck inanılmaz güzel bir Batman olmuş. Kendisini çok beğendim. Henry Cavill zaten daha önceden bildiğimiz biriydi fakat niyeyse bu filmde replikleri baya kırpılmıştı. Jesse Eisenberg ise Lex Luthor karakterinde beğendim fakat LEx çizginin dışında bir karakter olarak çizilmiş. Çok söyledi bu ben de katılıyorum, Nolan'ın Joker'i gibi olmuştu. Wonder Woman ve Gal Gadot ise gayet iyiydi ama Wonder Woman hakkında çizgi roman okumayanların hiç bir şey bilmiyor oluşu dezavantajdı. Wonder Woman kimdir, olayı ne, amacı ne her şey havada yani.

    Yıllar önce Frank Rijkaard Türk futbolu için "Her şeyden biraz var ama hiçbir şeyden tam yok" benzeri bir şey demişti. Filmi izlerken bu laf geldi aklıma. Film çok şey anlatmak istemiş, anlatmaya çabalamış ama çoğu şeyi anlatamamış. Aşırı kopukluklar vardı filmde. Her konuya değineyim gibi bir sorumluluk içinde hissetmiş film kendini. Bunun dışında Batman'in kendi çizgisi dışından çıkması, adam öldürecek pozisyona gelmesi, Alfred'in Bruce Wayne'den daha karizmatik tasfir edilmesi de göze batan detaylardı. Amy Adams'ı çok severim ona laf etmek istemem ama her olayın ortasında Lois Lane'in bitmesine ben de bittim. Superman'den daha fazla aksiyona dahil oldu ablamız. Doomsday olayı zaten başlı başına faciaydı. Az Önce dediğim gibi her şeyden biraz daha koyalım mantığıyla filme dahil edilmiş gibiydi. Superman'in ölme ihtimali olmadığını herkes çok iyi bilirken, iki film daha var çünkü, dakikalarca herkese cenaze görüntüsü izletip herkesi ayar etmelerine girmek istemezdim ama yazdım işte.

   Filmin bazı şeyleri anlatacak vakit bulamamasının yanında bir de gereksiz şeyleri anlatması vardı. Yukarıda bahsettiğim cenaze sahnesinin gereğinden fazla uzatılması ya da komple varlığı bile gereksizdi. Rüya sahneleri gereğinden fazla vardı. Bruce Wayne sürekli rüyadan uyanıyor filmde.

    Filmin en önemli anı, herkesin görmek istediği o an geldi şimdi. Filmdeki düşmanlık olayı nasıl bitecek ve  Justice League'e bağlanacak sorusu. Bu sorunun cevabı bence filmin en kritik sorusuydu. Çünkü bütün filmi fragmanlarla bizlere izleten adamlar bir tek bu soruyu bize bırakmışlardı. Ve bu sorunun cevabının bu kadar vasat olması beni inanılmaz üzdü ve hayal kırıklığına uğrattı. Tek bir cümle ile filmi çözmeleri skandaldı resmen.

    Bu kadar eleştirmiş olsam da nihayetinde en az bir yıldır beklediğim bir filmi sinemada izlemiş olmanın mutluluğu  var bende. Ama bu beklentilerin karşılığında "çerezlik" bir film çıkınca ortaya insan üzülüyor işte. Yine de sinemada bir kez daha izlerim ben bu filmi diyorum.  

16 Şubat 2016 Salı

Askerliğimin Kitapları

   Askerlik hizmeti bedenen yapılıyormuş gibi sanılsa da tamamen psikolojik bir olgudur. Bu psikolojiyi nasıl atlatacağınız da tamamen size kalmış bir şeydir. Benim için bu durumu pozitife çeviren şeyler kitaplarım oldu. Kitaplar bana okurken bulunduğum ortamdan uzaklaşıp tamamen o olayın içine girdiğim için benim için çok daha kıymetli oldu orada. Kısıtlı ve uygun olmayan zamanlarımda bile bir şekilde kitaplarımı elimden bırakmadım ve okumaya devam ettim. İşte okuduğum her kelimesi değerli olan o kitaplar:

        - Dr. Jekyll ve Mr. Hyde - Robert Louis Stevenson
        - Nazım Hikmet Şiirleri - Nazım Hikmet
        - Otostopçunun Galaksi Rehberi - Douglas Adams
        - Benim De Söyleyeceklerim Var (Üç) - Umut Sarıkaya
        - Beyaz Geceler - Dostoyevski
        - Sinekli Bakkal - Halide Edip Adıvar
        - Dönüşüm - Franz Kafka
        - Beyaz Zambaklar Ülkesinde - Grigory Petrov
        - Milena'ya Mektuplar - Franz Kafka
        - Bir Delinin Hatıra Defteri - Gogol
        - Bir Köy Hekimi - Franz Kafka
        - İnsan Ne İle Yaşar? - Lev Tolstoy
        - Vatan Yahut Silistre - Namık Kemal

14 Şubat 2016 Pazar

Kötü Kedi Şerafettin


   Çocukluğumun çizgi kahramanlarından Şerafettin'in sinema filmini yıllar içinde ha geldi ha geliyor diye bekledik durduk. Sonunda o beklenen filmi sinemada izlemiş olmanın mutluluğunu yaşamak elbette haklı bir gururdu bizler için. Kötü Kedi Şerafettin'le tanışmam bir kitap fuarında oldu. Fuarda satın aldığım Lombak ciltleriyle okumaya başladım Şerafettin'i. Hem de ne okumak. Okula götürdüğüm ciltlerden birinde öğretmen Kötü Kedi Şerafettin'i okuduğumu görünce bir daha getirme bunu okula demişti. Fazla açık buldu sanırım. :) Bir daha okula götürmeyecek olmak okumaya engel değil elbette. 
   Dediğim gibi yılların hikayesi Kötü Kedi Şerafettin'in sinema filmi. Bunun bu kadar uzu sürmesi de elbette bir beklenti içine sokuyor insanları. Fakat bu beklentinin karşılığını elbet veriyor film. Çizgisi, dublajları, detaylarıyla Türkiye'de çekilmiş en iyi animasyonu izledik sinemalarda. Ve muhtemelen de animasyon dalında Türkiye'deki çıtayı fazlasıyla yükseltecek bir film. Tek eksik yanı senaryo ve konuda olmuş ama ülkenin en iyi animasyon filmi için bunu görmezden gelebiliriz.

   Nedendir bilmem ama Kötü Kedi Şerafettin hikayesindeki en sevdiğim karakter her zaman Tonguç olmuştur. Filmde de öyle oldu. Entel olma sevdası, Cihangir'de yaşama inadı vs. benim için en güzel karakter Tonguç'tur.

   Türkiye'de böyle kaliteli filmlerin daha çok izlenebilmesi için hakkını vermek gerek. Bu sebeple filmi sinemada izlemenizi öneririm. 

11 Şubat 2016 Perşembe

3 Dev Adam

    Kim demiş ki Türkiye'de fantastik filmler çekilmiyor diye? Telif haklarının bir problem yaratmadığı döneme ait bir çok Amerikan çizgi roman uyarlaması film çekilmiş Türkiye'de. Onlardan biri de Fikret Uçak'ın 1973 yapımı 3 Dev Adam filmi. Filmde Örümcek Adam, Kaptan Amerika ve Meksikalı Salto başrolleri paylaşmakta. İnternette biraz araştırma yapınca Amerika'lıların dahi filmi ilgiyle izlediği ortaya çıkıyor.


   Marvel Civil War hikayesini yazmadan yıllar önce Türkiye'de süper kahramanlar arasında bir mevzu dönmeye başlamıştı bile. Filmi ilginç ve güzel kılan taraf da bu zaten. Örümcek Adam filmin kötü adamıdır ve tarihi eser kaçakçısıdır. Yeni tarihi eserler için Türkiye'ye gelmiştir. Polis ise Kaptan Amerika'dan yardım ister ve o ve Meksikalı Santo Türkiye'ye gelir. Kötü adam olarak Örümcek Adam fikri filmi daha ilginç kılıyor çünkü daha önce hiç yapılmamış bir durum bu.


                          

   Süper kahramanlarımız filmde pek süper değil aslında. Sadece karete yapan kaslı abiler. Örümcek Adam ağ atmıyor, duvarlara tırmanmıyor ya da Kaptan Amerika'nın dünyanın en sağlam çeliğinden yapılma bir kalkanı yok. Bir de Örümcek Adam'ın inanılmaz kirpikleri tabi. Hepsi birleşince ortaya kült bir Türk filmi ortaya çıkıyor. Filmi tamamı youtube'da mevcut. Örümcek Çetesi ve Yüzbaşı Amerika arasındaki sürükleyici filmi izlemek istersniz sizleri oraya alalım hemen.

24 Aralık 2015 Perşembe

Beyaz Geceler

   "Böylesine güzel bir gökyüzünün altında gerçekten kötü niyetli insanlar da yaşayabilir mi?" diye soruyor Dostoyevski. St. Petersburg sokaklarının güzelliğine güzellik katan bir uzun öykü. Herkes ana karakterde kendinden bir parça bulabilir. Zira kitabı kendimle o kadar özleştirmişim ki, bittiğinde kendime gelmem biraz zaman aldı.

     Kitap; isimsiz bir hayalperestin Nastenka isimli bir genç kızla olan 4 gece 1 gündüzlük hikayesini anlatıyor. Hayalperestimiz bu güne kadar hiç arkadaş edinememiş, bir kızla iletişime geçememiş asosyal bir tip. Bundan dolayıdır ki gördüğü ilk kıza aşık olmuştur. Kızın ona olan hislerinin arkadaşlık boyutunda olduğu için de bu hislerini bastırmış ve kızın sevdiği adama kavuşabilmesi için ona yardım etmiştir. Sevdiği kız mutlu olsun diye kendi mutluluğundan fedakarlık etmiştir. Kendi duygularını bastırmıştır. Acaba Nastenka'ya bu konuda yardım ederken içi ne kadar da kanamıştır. Kim bilir. 

    "Yoksa O, Bir Anlık da olsa, senin gönlüne yakın olsun diye mi yaratıldı." Evet, kesinlikle öyle. Bu duyguyu yaşamayan yoktur herhalde. Bu duygu kitaptan okuyucuya o kadar güzel bir şekilde geçiyor ki zaten. Duygulanmamak elde değil. Ve insan kendi hayal dünyasına kapılır. Kendi yaşantısını gözden geçirir. O yaşanan bir anlık mutluluğun bir ömre bedel olduğu gerçeği suratına çarpıyor insanın. Elini tutuşu, size gülüşü, size parlayan gözleriyle bakışı. Fakat neden hikaye böyle bitti ki? İsyan etmek elde değil. Gerçekten saf bir şekilde içinde sevgi besleyen adama karşı neden dünyanın her yerinde böyle muamele var ki. 19. yüzyıl Rusya'sınden beri bu durumda bir değişiklik yok maalesef. 


''Ah Tanrım ne uzun bir zaman dilimidir insan ömründe bir anlık mutluluk. Sırf bunun için bir ömür yaşamaya değmez mi?''