Bir boş zamanımda İstanbul'daki müzeleri gezmeyi kafama koymamla yola çıktım. İstanbul'daki müzeleri, en azından müze kart geçen müzeleri, gezdiğim bir maraton yaptım. Fakat ne yazık ki müzelerin çoğu restorasyon halindeydi. Büyük Saray Mozaikleri Müzesi ve Türk İslam Eserleri Müzesi dışındaki tüm müzelerde bir şekilde bir çalışma vardı. Hatta bazılarına hiç giremedim bile. Ama yorucu da olsa benim için gayet güzel bir yolculuk oldu. İstanbul'da bazı yerleri keşfetmemi de sağladı ayrıca.
1. Gün: İlk olarak Türk İslam Eserleri Müzesi'ne gittim. Burada özellikle İbrahim Paşa'yı ve dönemini, yaşadıklarını hayal etmek güzeldi. Terasından hipodromu izleyişini hayal ettim. Buradan çıkıp Ayasofya Müzesi'ne gittim. Ayasofya'nın farklı bir havası var ve bunu çok seviyorum. İçinde restorasyon olduğu bir bölümüne erişim olmasa da ihtişamından bir şey kaybetmemişti. Oradan çıkıp Soğukçeşme Sokağı'na gittim. Daha sonra Gülhane Parkı'nda biraz zaman geçirip İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne girdim. Buraya ilk girişim bu oldu. Fakat zamanım yetmediği için yarım bırakıp çıkmak zorunda kaldım.
2. Gün: İlk iş olarak direk yarım kalan İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne gittim. Açık olan her yeri gezdim böylelikle. Bizden en az bin yıl önce bu topraklardan yaşayan insanların nerelerde neler yaptığını görmek, onları hissetmek gerçekten de insanı o anlara götürüyor. O heykellerin ihtişamına kapılıyor insan. Buradan çıkıp Topkapı Sarayı'na gittim. Topkapı Sarayı'nda en sevdiğim bölümler olan hazine odası, silah bölümü ve kıyafetlerin bulunduğu bölüm restorasyondaydı. Kıyafetleri ben bulamadım ya da. Fakat yine de Topkapı Sarayı beni her zaman olduğu gibi fazlasıyla etkilemeyi başardı. Daha sonra Büyük Saray Mozaikleri Müzesi'ne gittim. Buraya gitme gibi bir planım yoktu, çünkü varlığından haberim yoktu. Herhalde İstanbul'un en az bilinen yerlerinden biridir Kariye Müzesi'yle birlikte. Ki burası Sultan Ahmet Camii'nin hemen altında. Tam bir saklı hazine. Büyük Saray'ın ihtişamı hakkında bize bilgiler sunuyor. Daha sonra buradan çıkıp arka sokaklardan biraz dolaşıp günü sonlandırdım.
3. Gün: Güne Topkapı'da başladım. Sur boyunca yürüyüp sulara çıkabileceğim bir yer aradım. Aslında buldum da, ama tek başıma olduğum için cesaret edemedim açıkçası. Burada yürürken ilk olarak karşıma Mihrimah Sultan Camii çıktı. Kesinlikle hayran kaldım. Mükemmel bir eser. Farklı bir yapısı, farklı bir hissi vardı. Buradan çıkıp yürümeye devam ettim ve Tekfur Sarayı'na geldim. Ne yazık ki restorasyon sebebiyle içine girilmiyordu. Fakat çevresinde olmak bile güzeldi. Sonra Kariye Müzesi'ne gittim. Çok güzel bir şeyle karşılaşacağımı biliyordum fakat Kariye Müzesi çok daha fazlaydı. Hatta büyük kısmı restorasyonda olduğu için kapalı olmasına rağmen bu seviyede etkilendim. Tamamı açık olsaydı neler olacaktı kim bilir. Ayrıca çevresinde bulunan binalar da ortamı daha da güzelleştirmiş durumda. Buradan da ayrılıp yürüyerek Anemas Zindanları'na gittim. Restorasyon sebebiyle kapalıydı sanırım. Çevresinde yarım saat dolaşmama rağmen kapısını dahi bulamadım. Daha sonra pes edip sahilden Haliç'e doğru yürüyüp günü sonlandırdım.
Şimdi sırada ise özel müzelere gideceğim bir maraton var. Umarım en yakın zamanda bunu gerçekleştirebilirim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder