Aylardır beklediğimiz Bayanlar Euroleague 8'li Finalleri nihayet başladı. Başladı başlamasına ama, böyle sabırsızlıkla beklediğimiz organizasyonu keşke daha güzel anılarla bitirebilseydik. Kazanmak veya kaybetmekı değil mesela tabi. Mesele takım olmak, hangi rekler uğruna mücadele ettiğini bilmek ve bunu arzulamak. Ama maalesef takımdaki ve kenar yönetimdeki kimsede bu isetek yoktu.
Kanar Yönetime;
Hiçbir açıklama yapmadan hepimizin istafa etmenizi bekliyorum. Başta Ceyhun Yıldızoğlu olmak üzere hepiniz limitinizi doldurdunuz ne yazıkki. WNBA ayarında kurulan bu takım, ancak bu kadar kötü yönetilebilirdi. Yapılanların hiçbir izahı yok ne yazıkki. Koçun oyuna etkisi çok zayıf kalıyor. "Ver Dee'e o halleder" taktiği ne yazıkki ytersiz kalıyor. Hele son Fenerbahçe maçındaki rezaleti aklım dahi almıyor. Son topları kullanırken, 2 sayı geride olmamıza rağmen ısrarla 3'lük kullandık. Oysa 3'lük isabeti bize sadece maçı kazandırırdı. Ama bizim 8 fark atmamız gerekiyordu. Maçı uzatmaya götürsek belkide bunu başarabilirdik. Ama ısrarla üçlük denendi. Geçen seneden beri eleştirilen, bu nedenle bazı taraftarların maça gitmemesine sebep olan Ceyhun Yıldızoğlu istifa etmeli artık.
Galatasaray Yöneticilerine;
Ev sahibi avantaşımızı çok iyi kullandırttığınız için teşekkürler. Rakip takıma %7 yer vermemiz gerekirken, %50'lik kısmı vermeniz bu olaylara yol açmıştır.
Polis ile taraftar arasındaki gerginlikte olaya hemen müdahale etmelilerdi. Ama Abdurrahim Albayrak dışındaki yöneticiler maalesef pasif kaldı. Ben bu yazıyı yazarken, üzerinden yaklaşık 16-17 saat geçti, hala bir açıklama dahi yapılmadı. Galatasaray yöneticilerinin taraftara daha fazla sahip çıktığını görmek isterdik.
Galatasaray Bayan Basketbol Takımına;
Bu takımı bizim kadar sevmenizi bekleyemeyiz. Ama bizim sevgimize de saygı gösterin lütfen. Daha fazla inanarak oynamanızı görmek isterdik. İşte o zaman yenildiğinizde de alkışlamayı bilirdik biz. Bazı oyuncular maalesef sahada dolaşmak dışında pek bir şey yapmadı. Galatasaray'ın formasını taşıdığınızın farkına geç de olmadan varmanızı istiyorum.
Galatasaray Taraftarına;
Takımı içbir çıkar gözetmeksizin sevdik, destekledik. Takım daha iyi olsun dedik diye kötü olduk. Maç sırasında sahaya hiçbir ley atılmayarak Ünal Aysal'ın bashettiği o "kültürel fark"ı da ortaya koyduk diye düşünüyorum. Ama sadece Fenerbahçe maçlarında değil, her maçta takımın yanında olmalarını bekliyorum taraftardan.
Fenerbahçe Taraftarına;
Polis dün size müdehale edince ortalığı ayağa kaldıran, birlik olaım mesajları veren Fenerliler. Bugün polis sırf sizin yüzünüzden Galatasaray taraftarına müdehale diyorsa, bununla beraber sizler oley çektiriyorsanız, pınarbaşı çektiriyorsanız, artık şapkanızı önünüze koyun. Sahaya atmadığınız madde kalmamışken, Galatasaray taraftarına torpil, maytap felan atıp hiç günahı olmayn insnaların yaralanmasına sebep oldunuz. Sizin ultra anlayışınız buysa bir diyeceğim yok tabi.
Son olarak;
Her anlamda çok kötü bir gün geçirdik. Umarım bunlar tekrar etmez. Galatasaray taraftarı her koşulda takımlarını destekleme devam eder. Yöneticiler taraftarına sahip çıkıp, haklarını korumalıdır. Fenerbahçe taraftarı ise bu olayları iyi düşünüp, bir daha tekrarlanmaması için elinden geleni yaparlar umarım.
30 Mart 2012 Cuma
11 Mart 2012 Pazar
Sarayın Sultanları
Maça Fenerbahçe bizden daha iyi başladı. İlk çeyrek sonunda da farkı 12'ye çıkartmıştı. Tabi bir an herkesin aklına erken açılan farkın kapanmayacağı gelmiştir. Ama "Galatasaray varsa umut hep vardır." Geçen sezon Abdi İpekçi'de izlediğim Avrupa kupası mücadelesinde de, Fenerbahçe farkı böyle erkenden açmış, açılan fark maç boyunca hiç kapanamamıştı. Ama tarih tekerrür etmedi işte. 2. çeyrekte aslan kendine gelmişti ve farkı kapatmak bir yana dursun, 6 sayılık fark yarattık. (38-44)
Erkek takımımızda da olduğu gibi yine 3. çeyrek sendromu peşimizi bırakmıyor. 3. çeyrekte yaklaşık 8 dakika sayı atamamış olmamıza rağmen maçın çok fazla kopmamış olması bizim adımıza büyük şans oldu. 4. çereğe ise 6-0'lık seri ile başlayıp bir önceki çeyreği unutturacak bir performans sergidedik. 3 yıldır olduğu gibi yine gülen tarfın Galatasaray MP'tı.
Alba Torens'in olmamasına rağmen, bir kaos ortamı yaşamamıza rağmen, ligde 2 maçta da Fenerbahçe'ye yenilmiş olmanın moral bozukluğuna rağmen, koçun oyuna etkisinin bu denli zayıf kalmasına rağmen yine de Fenerbahçe'yi yendik.
Galatasaray savunma konusunda biraz sıkıntılı. Fenerbahçe'nin yaklaşık 2 katı ribaund almasına rağmen maçı koparma konusunda istediğini başaramadı. Savunmadan anladığımız rakibinin önünde durup kuolları havaya kaldırmak ve aynı anda da zıplamak. Hal böyleyken Fenerbahçe'li oyuncuların rakibini geçip daha kolay basket bulması pek zor olmuyor. Hücumlarda da "Allah ne verdiyse" taktiğimize rağmen yine de pek başarısız sayılmayız. Fenerbahçe bize göre çok daha organize ve takım olmuş olma özelliği gösteriyor. Tabi biz buna "koç farkı" diyoruz.
Bu sezon hedef 4 kupaydı. İlk 2'sini aldık. 2 kupa da Fenerbahçe galibiyetiyle geldi. Ligde çok çekişmeli bir Galatasaray MP-Fenerbahçe final serisi izleyeceğiz. EL'de ise muhtemelen Galatasaray MP-Fenerbahçe maçını kazanan Avupa şampiyonu olacak. Her dalda Fenerbahçe ile yarışmak çok iyi ve güzel bir durum. Onları sevmesem de, rekabet hoş bir şey.
Her şeyi geride bırakalım. Şampiyon Galatasaray MP. Bu takım ayakta alkışlanmayı hakediyor. Hedeflerimiz daha da büyük. Umarım hiçbir şey için geç değildir. Eleştirilenler, eleştirildiği şeyleri iyi anlayabilirler. Şimdiki hedef Euroleague. Abdi İpekçi'de görüşmek üzere.
29 Şubat 2012 Çarşamba
1 Maç Kaldı. O Güzel Güne 1 Maç Kaldı
Aslında her şey geçen sene başladı. Takım dibe verduktan sonra inanılmaz çıkışı, Oktay Mahmuti faktörü ve taraftarın takıma olan inancı. Banvit serisindeki o inanılmaz atmosfer. Shipp'in son saniye basketindeki inanılmaz heyecan. O günlerden buraları hayal etmek imkansızdı. Hedeimiz de bu değildi tabi. Çünkü burası hayallerimizden de öte bir yer.
Euroleague kuraları çekildiinde takıma bu denli inanan yoktu belkide. Takım, kendine inananları tek tek çekti yanına. En kötü gününde bile yanından ayrılmayacak insanalr var artık. Elemelerde Paok, Asvel ve Rytas derken Euroleague'deydik artık.
Kuralar çekildiğinde herkes bir "acaba" dediyse de, takıma inananlar ve bu gruptan çıkacağını söyleyenler yine çoğunluktaydı. Barcelona, Siena ve Kazan gibi takımları İpekçi'de elimizden kaçırdık. Ama onlar galip gelse de unutamayacakları bir gün yaşatmış olduk. Son saniye basketleri, kapanan farklar, kısılan sesler, terleyen insanlar... İnanmış bakışlar, asla pes etmeyen insanlar...
TOP16'ya kaldığımızda herkes yolun sonu burası demişti bizim için. Tüm basketbol medyası bizim grubumuzda yer alan Efes'i destekliyor, Galatasaray'ın Efes'e yatması gerektiğini kafalarından geçiriyordu. Tarihinin en büyük bütçesiyle büyük bir kadro kuran Efes de ise işler o kadar parlak gitmiyordu. 5. maçlar sonunda 1 galibiyet alan Efes, koç Ufuk Sarıca ile de yolları ayırdı.
Olympiakos maçında ağzından kan gelene kadar bağıran, son ana kadar inanan, maç başında kolu ağrayana kadar bayrak sallayan insanalr vardı. Cska maçında tarihe tanıklık eden insanlar. Teodosic'in moraran gözü, Kirilenko'nun emziği.
Şimdi yeni bir tarih yazma vakti. TOP8 için, o güzel gün için sadece 1 maç kaldı. Yolun açık olsun GALATASARAY. Güzel haberlerinle seni bekliyor olacağız.
Euroleague kuraları çekildiinde takıma bu denli inanan yoktu belkide. Takım, kendine inananları tek tek çekti yanına. En kötü gününde bile yanından ayrılmayacak insanalr var artık. Elemelerde Paok, Asvel ve Rytas derken Euroleague'deydik artık.
Kuralar çekildiğinde herkes bir "acaba" dediyse de, takıma inananlar ve bu gruptan çıkacağını söyleyenler yine çoğunluktaydı. Barcelona, Siena ve Kazan gibi takımları İpekçi'de elimizden kaçırdık. Ama onlar galip gelse de unutamayacakları bir gün yaşatmış olduk. Son saniye basketleri, kapanan farklar, kısılan sesler, terleyen insanlar... İnanmış bakışlar, asla pes etmeyen insanlar...
TOP16'ya kaldığımızda herkes yolun sonu burası demişti bizim için. Tüm basketbol medyası bizim grubumuzda yer alan Efes'i destekliyor, Galatasaray'ın Efes'e yatması gerektiğini kafalarından geçiriyordu. Tarihinin en büyük bütçesiyle büyük bir kadro kuran Efes de ise işler o kadar parlak gitmiyordu. 5. maçlar sonunda 1 galibiyet alan Efes, koç Ufuk Sarıca ile de yolları ayırdı.
Olympiakos maçında ağzından kan gelene kadar bağıran, son ana kadar inanan, maç başında kolu ağrayana kadar bayrak sallayan insanalr vardı. Cska maçında tarihe tanıklık eden insanlar. Teodosic'in moraran gözü, Kirilenko'nun emziği.
Şimdi yeni bir tarih yazma vakti. TOP8 için, o güzel gün için sadece 1 maç kaldı. Yolun açık olsun GALATASARAY. Güzel haberlerinle seni bekliyor olacağız.
25 Şubat 2012 Cumartesi
Fetih 1453
Uzun süredir merakla beklenen film nihayet vizyona girdi. Heryerde sinema salonları doldu taştı. İnsanlar filmi izlemek için sıraya girdi. Peki yaşananlar bu film için değer miydi? İşte bunu tartışırım ben.
17 milyon dolarlık bütçesiyle Türk sineması için pahalı diyebileceğimiz bir film. Görsel olarak çok da müthiş işler sunmasa da, 17 milyonluk bütçesinin sonuna kadar hakkı verilmiş. Benzer savaş filmleri ve bütçelerine bakıldığında bütçelerdeki uçurumu siz de görebilirsiniz elbette. Tabi her şey bütçeyle olmuyor. Kaliteli oyunculuklar ve iş bilen insanlar gerekli iyi bir film için. Bana kalırsa oyuncu kalitesi düşük. Özellikle küçük rollerdeki figüran oyuncular Flash Tv'deki mini dizilerden fırlamış gibiydi. Bu filme yakışmayan oyunculuklar gözü rahatsız ediyordu.
Filmin müzikleri çok iyiydi. Bir savaş filmde müziklerin kullanımı önemlidir. Filmin başındaki kartallı sahneyi çıkartırsak müzikleri çok beğendim. Filmde kullanılan mekanlar ve kıyafetler özenle hazırlanmış. Hepsi çok iyiydi. Bizans İstanbul'daki görsellik çok iyiydi. Merak ettiğim İstanbul'u bu sayede filmde görmüş oldum. Keşke o haliyle korunabilseydi oralar diye geçirdim içimden.
Filmdeki bazı sahneler çok kopuk. Kopuk kopuk ilerleyen bir senaryo var. Bir sahnede savaşmayıp bekleyen askerler varken, diğer sahnede tüm hazırlıkları yapılmış ve işlemi tamamlanmış "karandan yürüyen gemiler" var. Bu kopuklukların olmaması film adına daha iyi olabilirdi. Ayrıca filmde en çok merak ettiğim kısım olan "gemileri karadan yürütme" olayına bu kadar az yer verilmesi beni hayal kırıklığına uğrattı.
Filmde bazı tarihi gerçekler es geçilmiş. Tabi sinema filmi çekiliyor, belgesel değil. Bazı yorum kısımları olacaktır. Ama herkesin bildiği kısımları yorumlarsan, tarih bilgisi zayıf olan insanın da gözüne batar bu durum. En bariz örnek ise, Fatih'in tahtan ilk iniş şekli artık klişeleşmiş bir bilgisir. Hemen hemen herkes bilir. Ama bu filmde farklı anlatılıyor mevzu.
Filmde gereksiz bir aşk hikayesi geçiyor. Ulubatlı Hasan Osmanlı'nın süperkahramanıymış muamelesi görüyor. Bayrak sahnesi iyi bağlananamış. Gereksiz detaylar üzerinde durulmuş filmde. Daha fazla önem arz eden detaylar gözden kaçırılmış.
Final sahnesi bu filme yakışmayacak düzeydeydi. Hani futbolda kaçan bir pozisyon sonrası taraftar "ben olsam atardım" der ya, aynı bunun diyecem işte. Birçok kişi eminim içinden ben olsam daha iyi bir final yazardım diye geçirmiştir herhalde. Final bir filmin her şeyi. Daha görkemli olması gerekirdi.
Fatih Aksoy çektiği filmlerle izleyicileri sinema salonlarına bir şekilde çekmeyi başarıyor. Bu filmde de aynısını yaptı. Tabi bu, Fatih Aksoy filmleri kaliteli demek değildir. İstanbul'un fethini anlatan bu filmin yönetmen koltuğna keşke daha saygın bir insan otursaydı diye geçirdimedim değil içimden.
Her şeye rağmen Türk sineması için önemli olduğunu düşündüğüm bir film. İnsanları sinemaya ısıtan bir film olur umarım.
Filmin imdb sayfası.
17 milyon dolarlık bütçesiyle Türk sineması için pahalı diyebileceğimiz bir film. Görsel olarak çok da müthiş işler sunmasa da, 17 milyonluk bütçesinin sonuna kadar hakkı verilmiş. Benzer savaş filmleri ve bütçelerine bakıldığında bütçelerdeki uçurumu siz de görebilirsiniz elbette. Tabi her şey bütçeyle olmuyor. Kaliteli oyunculuklar ve iş bilen insanlar gerekli iyi bir film için. Bana kalırsa oyuncu kalitesi düşük. Özellikle küçük rollerdeki figüran oyuncular Flash Tv'deki mini dizilerden fırlamış gibiydi. Bu filme yakışmayan oyunculuklar gözü rahatsız ediyordu.
Filmin müzikleri çok iyiydi. Bir savaş filmde müziklerin kullanımı önemlidir. Filmin başındaki kartallı sahneyi çıkartırsak müzikleri çok beğendim. Filmde kullanılan mekanlar ve kıyafetler özenle hazırlanmış. Hepsi çok iyiydi. Bizans İstanbul'daki görsellik çok iyiydi. Merak ettiğim İstanbul'u bu sayede filmde görmüş oldum. Keşke o haliyle korunabilseydi oralar diye geçirdim içimden.
Filmdeki bazı sahneler çok kopuk. Kopuk kopuk ilerleyen bir senaryo var. Bir sahnede savaşmayıp bekleyen askerler varken, diğer sahnede tüm hazırlıkları yapılmış ve işlemi tamamlanmış "karandan yürüyen gemiler" var. Bu kopuklukların olmaması film adına daha iyi olabilirdi. Ayrıca filmde en çok merak ettiğim kısım olan "gemileri karadan yürütme" olayına bu kadar az yer verilmesi beni hayal kırıklığına uğrattı.
Filmde bazı tarihi gerçekler es geçilmiş. Tabi sinema filmi çekiliyor, belgesel değil. Bazı yorum kısımları olacaktır. Ama herkesin bildiği kısımları yorumlarsan, tarih bilgisi zayıf olan insanın da gözüne batar bu durum. En bariz örnek ise, Fatih'in tahtan ilk iniş şekli artık klişeleşmiş bir bilgisir. Hemen hemen herkes bilir. Ama bu filmde farklı anlatılıyor mevzu.
Filmde gereksiz bir aşk hikayesi geçiyor. Ulubatlı Hasan Osmanlı'nın süperkahramanıymış muamelesi görüyor. Bayrak sahnesi iyi bağlananamış. Gereksiz detaylar üzerinde durulmuş filmde. Daha fazla önem arz eden detaylar gözden kaçırılmış.
Final sahnesi bu filme yakışmayacak düzeydeydi. Hani futbolda kaçan bir pozisyon sonrası taraftar "ben olsam atardım" der ya, aynı bunun diyecem işte. Birçok kişi eminim içinden ben olsam daha iyi bir final yazardım diye geçirmiştir herhalde. Final bir filmin her şeyi. Daha görkemli olması gerekirdi.
Fatih Aksoy çektiği filmlerle izleyicileri sinema salonlarına bir şekilde çekmeyi başarıyor. Bu filmde de aynısını yaptı. Tabi bu, Fatih Aksoy filmleri kaliteli demek değildir. İstanbul'un fethini anlatan bu filmin yönetmen koltuğna keşke daha saygın bir insan otursaydı diye geçirdimedim değil içimden.
Her şeye rağmen Türk sineması için önemli olduğunu düşündüğüm bir film. İnsanları sinemaya ısıtan bir film olur umarım.
Filmin imdb sayfası.
10 Şubat 2012 Cuma
İnancın Zaferi
Bu maç için diyecek bir şey bulamıyorum. Fotograf her şeyi anlatıyor zaten. İmkansız diye bir şey yoktur. Gerçekten inanırsanız, eğer her şeyi başarabilirsiniz. Teşekkürler Galatasaray. Teşekkürler Oktay Mahmuti. Teşekkürler büyük Galatasaray taraftarı.
2 Şubat 2012 Perşembe
The Artist


The Artist en iyi film dahil 10 dalga oskar adayı. Oskar ödüllerinin öneminin fazla olmadığını düşünsem de, bu sene oskara damgasını vuracaktır diye düşünüyorum. Bu filmi herkesin izlemesini öneririm.
İmdb puanı: 8.4
Hoşgeldin Voleybol
Galatasaray Spor Kulübü'nün bu sene her branşta şampiyonluk hedefi var. Bu hedefler doğrultusunda transferler yapıldı. Taraftarlar ise olmaı kadar takımlarına sahip çıkıyor. Futbol ve basketbol zaten malumunuz. Taraftarın tribünlerde yarattığı atmosfer muazzam. Fakat voleybolda bu anlamda bir eksiklik vardı. Ki erkek voleybol takımı oyuncumuz Hilgaldo bu konuda baya şikeyetçiydi. Fakat dün yapılan tribün, umarım voleyboldaki bu sorunu bitirecektir.
Dün oynanan Galatasaray-Aek Atina bayan voleybol Cev kupası çeyrek final karşılaşmasında tribünler gerçek anlamda mükemmeldi. Haftaiçi ve mesai saati olmasına karşın, hele de hava şartlarının berbat olması, taraftarın o salona gitmesine engel olmadı. Güzel bir ambians yaratıldı. 1 saniye bile susmadı kimse. Takımımız ise bu destekle karşılaşmayı set vermeden 3-0 kazandı.
Önümüzde erkek voleybolda, Fenerbahçe derbisi var. O maçta da salon dolacaktır umarım. Bu 2 önemli maç voleybolcularımızın boş tribünlere oynadığı maçların geride kaldığına işarettir umarım. Teşekkürler büyük Galatasaray taraftarı.
Dün oynanan Galatasaray-Aek Atina bayan voleybol Cev kupası çeyrek final karşılaşmasında tribünler gerçek anlamda mükemmeldi. Haftaiçi ve mesai saati olmasına karşın, hele de hava şartlarının berbat olması, taraftarın o salona gitmesine engel olmadı. Güzel bir ambians yaratıldı. 1 saniye bile susmadı kimse. Takımımız ise bu destekle karşılaşmayı set vermeden 3-0 kazandı.
Önümüzde erkek voleybolda, Fenerbahçe derbisi var. O maçta da salon dolacaktır umarım. Bu 2 önemli maç voleybolcularımızın boş tribünlere oynadığı maçların geride kaldığına işarettir umarım. Teşekkürler büyük Galatasaray taraftarı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)