2 Eylül 2011 Cuma

Elveda İstanbul Park

    Uzun zamandır F1'i takip ederim. Benim için önemlidir. Üniversite sınavına hazırlandığım dönemde dersane için sabah kalkmak zor olurken, F1 için kalkmak zor olmazdı. İlk kırmızı otomobili gördüm. Onu sevdim. O otomobil içinde diye Schumacher'i daha çok sevdim. Sırf onunla yarışıyor diye Hamilton'a o dönemden kalkma bir soğukluk içindeyim. F1 benim için önemli. Hele ki bu aralar daha da önemli. Futboldan bizleri soğutmaya çalışanlardan sonra sığınabileceğim tek yerdi bu spor. Daha çok sevip daha çok sarılacağım yer.
   Massa'nın Türkiye'de yaptıklarını, Schumacher'in attığı spinden sonraki müthiş hareketini, Red Bull'un yaptığı o muhteşem kazayı, Kanal D'nin İstanbul Park'tan yaptığı ana haber bültenini(o gün sırf bu yüzden sonuna kadar izlemiştim haberleri), 8. virajı, beleş tepeyi, sırf artistlik olsun diye İstanbul Park'a gelen ünlüleri, boş tribünleri, gazetelerde F1'e o gün için ayrılan tek bir sayfayı... ve aklıma gelmeyen her şeyi... Hepsini özleyeceğim. Hiçbirini unutmayacağım.
   "F1 pisti Antalya'da olsaydı turistler giderdi" diyen adamı bile özleyeceğim. "Allah'ın Tuzla'sında pist mi olur? Hiç bir şey yok orada" diyen adamı da seviyorum artık. F1'e araba yarışı diyip onu küçümseyen adamı anlamaya çalışacağım artık. Daha sonra bir kahvehaneye gidip futbol maçı bile izleyebilirim belki.
   Artık her şey bitti. Umarım bir gün aklımız başımıza gelir ve yaptığımız şeyin ne kadar yanlış olduğunu anlayabiliriz. Ama şimdiden söyleyim, o gün çok ama çok geç olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder