30 Kasım 2012 Cuma

Devran Döndü

  Tüm Galatasaraylı'lar kabul ediyor ki Fenerbahçe'nin son yıllarda futbol, basketbol ve voleybol branşlarında bize karşı üstünlüğü vardı. Hatta su sporlarını bile buna katabiliriz.Tribünde "bildiğiniz başka oyun varsa onu da oynayalım" pankartı açmışlardı hatta. Ama devran döndü. Özellikle voleyboldaki o büyük üstünlük bile yıkıldı. Futbolda hala Saraçoğlu galibiyeti göremesek de, orada kupa kaldırdıktan sonra bunun bi önemi kalmadı sanki. Geçen yaz sezonunda su sporlarında da Galatasaray damgası vardı. Çeşitli turnuvalar bir yana, Türkiye şampiyonlardaki üstünlüğümüz çok açık. Keşke su topunda da olsalar da orada da yarışsak onlarla.
  Futbolda Fenerbahçe'nin bize karşı üstünlüğünün sebebi psikolojikti. Onların karşısına çok güçlü kadrolarla çıktı ama malesef olmuyordu. O psikolojik üstünlüğü kırmayı başardık çok şükür. 2 senedir oynanan maçlarda yine şansızlıklar yaşasak da o eski üstünlükleri yok. Artık Galatasaray takımı maça çok daha rahat çıkıyor.
  Basketbolda Ülker sonrası kadronun güçlenmesiyle bir üstünlük oluştu. Yoksa Ülker öncesinde bir üstünlükten söz edemeyiz. Ama bunu da birkaç sezondur kırıyoruz. Çok iyi bir kadroyla sezona başlayan Fenerbahçe karşısında yine kazanmayı bildik. Bu sezon da karşımızda durabileceklerini düşünmüyorum. Kadın takımımız için ise bu sene çok umutluyum. Fenerbahçe'nin Caferağa'dan çıkıp Ülker Arena'ya gidişi de bizim açımızdan çok olumlu olacak. Yeterki sezon başından beri süregelen sakatlık problemleri hemen son bulsun.
  Voleybolda Fenerbahçe'nin üstünlüğünü bu kadar kolay kırabileceğimizi hiç düşünmüyordum. Ama başardık. Yenilsek bile artık başabaş giden bir maç sonunda yenilen, son topa kadar giden maçla yenilen bir takımımız olacak. Bundan önceki takımlara kesinlikle bir şey demiyorum. Onlar da ellerinden geleni yapsalar da aradaki güç farkı malesef olumsuz bir sonuç doğuruyordu. Erkeklerde Fenerbahçe'yi deplasmanda yenmiş olmamız da ayrı bir güzellik. Bu kadar şey söyledim, bu hafta sonu kadınlarda Fenerbahçe karşısında yenilirsek kendimden bilcem. :)

Son topa kadar... Yeterki ıslansın o forman...




Başlıyoruz

  Sezona Kıtalararası Kupasıyla başlayan Engelsiz Aslanlar, lige de Yalova'da Yalova Engelliler maçıyla başlıyor. Hep istediğim Engelsiz Aslanlar deplasanımı da Yalova Engelliler maçıyla gerçeğe dönüştürüyorum. Engelsiz Aslanlar Galatasaray'ın gerçek ruhunu yansıtıyor. Onlar için gidilen yolların her metresi çok güzel olacaktır. Çevre üniversitelerin de katılımıyla iyi bir kalabalık oluşturacağımıza inanıyorum.
  Yolun sonu kupa olucak inşallah. İstanbul'daki maçlarda mümkün olduğunca onları yalnız bırakmamaya çalışalım.


26 Kasım 2012 Pazartesi

Eski Günlerdeki Gibi

  Manchester maçıyla alakalı teknik yoruma grmeyeceğim. Aslanlar zaten gereken her şeyi yaptı ve sonuç tam da istediğimiz gibi oldu. İstediğimiz sonucu almış olmamızın mükemmel havasını yaşıyorum şu an. Ben Galatasaray tribününden bahsedicem bugün. Galatasaray tribini aynen eski günlerdeki gibiydi çünkü. Herkes gerekli atmosferi yaratamadığımızı söyleyip eski Ali Sami Yen günlerine daha da bir özlemle bakıyordu. Bu maç ise eski ManU ve cehennem efsanesinin yıkılmaması için bütün tribünlerin seferber olduğu bir maç olacaktı, öyle de oldu. Maçın gerginliğinden belki de çok çok iyi tribün yapılamadı ama bütün taraftarlar maçın içindeydi. Herkes elinden gelen her şeyi yaptı ve takım bu maçı 12 kişi oynadı. Islıklarla gerekli baskı oluşturuldu. Teşekkürler büyük Galatasaray taraftarı.
  Ayrıca yapılan koreografiyi UEFA'nın iptal etmesinden sonra 1 günden kısa sürede yeni koreografi yapan uA-ÜNİ'ye de teşekkür etmesek olmaz. uA-ÜNİ bulunduğu her yere güzellik katıyor.







9 Kasım 2012 Cuma

Kısa Kısa

  Uzun zamandır buraya uğramıyordum. Kısa kısa birkaç şey yazıcam ki kenara not düşülmüş olsun.
  Galatasaray futbol takımı şampiyonlar ligine kötü giriş yaptı. Manchester United ve Braga karşısında iyi oynasak da kaybedip, Cluj karşısında yağmura takılıp 1 puana razı oldu. Ama Romanya'da Burak'ın 3 golüyle hesabı kestik ve ikili averajla 2. sıraya yükseldik. Herkesde bir şampiyonlar ligi heyecanı var. Herkes uzun zamandan sonra gelen bu galibiyetle kendinden geçti. Manchester maçı şimdi daha da anlamlı bir hal aldı. Arena'da çıkaracağımız bir galibiyet bize üst tur için büyük avantaj sağlayacak.
  Basketbolda Ergin Ataman'la havaya girmeye başladık. Daha sezonun başında Efes'i deplasman'da, Fener'i kupa maçında yenip, Beşiktaş ve Banvit'i de hazırlık maçlarında yenmeyi başardık. Şampiyonluk havasına herkes girmeye başladı bile. Euoleague'de olmayışımız herkesi kahretse de Eurocup ve lig için en büyük favilerden olduğmuzu herkese gösterdik.
  Kadın basket takımımız Ekrem Memnun ile başka bir havaya büründü. Ekrem Hoca'nın gelişi özellikle yerlilere yaradı. erli oyuncularımız son 2 sezonu şimdiden bizlere unutturdular bile. Ama takımdaki sakatlıklar can sıkıyor. Yavancıların yarısı, Nevriye sakat. Işıl ve Şebnem sakat sakat oynuyor. Takım tam kadro olarak çıktığında karşımızda kim durur görücez.
  Voleybolda efsane bir sezon yaşayacağımızı herkes sezon başında görmüş oldu sanırım. Kadın takımımız şampiyonlar liginde 2/2 giderken, ligde de çok iyi mçlar çıkartıyor. Eczacıbaşı karşısında iyi direnen takımımız, kazanabileceği maçı verdiyse de elecek için çok önemli izlenim bıraktılar bizlerde.
  Erkek voleybol takımımız sezona Fenerbahçe mağlubiyetiyle başlamasına rağmen ligde, hem de deplasmanda Fenerbahçe karşısında 3-1 kazanmayı bildi. Artık rakiplerimize karşı büyük üstünlük kurduğumuz maçlar izliyoruz. Özlenen ve beklenen şampiyonluklar elbet gelecektir.
  Tekerlekli sandalye basketbol takımımızı önce Japonya'ya uğurladık. Çok güzel bir ortam oluşmuştu havaalanında. Kıtalararası kupasını alıp geri geldiler. 4. Dünya Şampiyonluğumuzu bize kazandıran Enelsiz Aslanlar'a sonsuz teşekkürler.
  Teniste WTA sezon sonu şampiyonası İstanbul'da yapıldı yine ve Serena Williams kazandı. Aslında bundan çok kupa törenindeki protestolar konuşuldu. Akabinde de TTF başkanı değişti. Ha değişimin sebebi başka bir şey de olabilir. Organizasyona gelirsek, gidip gördüğüm için rahatlıklar söylüyorum, gerçekten güzel bir organizasyon düzenlemişiz. Maç dışı aktiviteler çoğalabilir miydi bilemem ama ben gayet memnun kaldım. Önümüzdeki sezonu iple çekiyorum. Erkekler şampiyonasını alamadığımız içinde fazlasıyla üzgünüm.
  Formula 1'de ise Vettel şampiyonluğa çok yakın. Şampiyona sonu yaklaşırken Alonso ile arasındaki farkı kapatıp önüne gelen Vettel, b hata yapmazsa şampiyon olacak gibi. Tabi benim ginlüm her zamanki ibi kırmızı otomobilde. Alonso umarım şampion olacaktır.
  Red Bull'un ekstrem sporlara verdiği önem muazzam cidden. Sırf bu dersteğe devam etsinler diye Red Bull almak istiyorum sürekli. Felix isimli şahıs uzaydan dünyaya atlayarak bir rekor kırdı. Ses hızını aştı ve ünyaya sağ salim indi. Büyük bir tutku gerçekten ona bunu yaptıran. Umarım Red Bull'un bu tip organizasyonlara desteği devam edecektir.


8 Eylül 2012 Cumartesi

Abdullah Avcı ve Tanjevic

  Normalde teknik yorumlara fazla girmesem de bu sefer yapıcam. Futbol milli takımımız Fifa2014 için, basket takımımız da Eurobasket2013 için ön eleme oynuyor. Fakat sonuçlar kimseyi memnun etmiyor. Bunun sebepleri var aslında. Önce futboldan bahsedelim.
  Abdullah Avcı'nın milli takıma gelişi çoğu kişi tarafından kabul gördü. Ama baktığımızda kendini ispat etmiş bir yönü yok. Küçük takımın büyük hocası kendileri. Fakat ben Hiddink'ten daha başarılı olacağını düşünüyorum. Beni yanıltmaz umarım. Hazırlık döneminde yaptığımız bazı maçlar bizi tatmin etse de, bazılar etmedi. Özellikle deplasmanda Portekiz'e karşı oynanan oyun herkesi mutlu etmişti. İlk resmi maç deplasmanda Hollanda ile. Hollanda EURO2012'de hüsran yaşayan bir takım. Yeni bir yapılanmaya gitti. Bizim maçta da çok çok kötü oynadılar. Bu kötü futbola karşı onları elimizden kaçırmamız çok yazık oldu. Bunun sebeplerine gelirsek... Türkiye milli takımı İBB değil. Yani büyük takım. Ona göre oynatılmalı. Ayrıca büyük maçlara büyük oyuncularla çıkılmalı. Israrlar gurbetçi futbolcular oyuna sürüldü. Tamam karşı değilim gurbetçilere ama hakeden oyun oynamalı. Mesela Tunay Torun. Sahada kendisini pek göremedik. Sağolsun yakışıklı olduğundan arada kameralar onu gösterdi de sahada olduğunu anlayabildik. Sonradan oyuna giren Mevlüt Erdinç. Fazla görünmedi ortalıkta. Sonradan oyuna giren Nuri Şahin'de aynı şekilde. Burdan Abdullah Avcı'nın oyuncu deşiklik haklarını ne denli doğru kullandığını da anlayabiliriz.
  Bir mevkiin en iyisi dururken formsuz oyuncuya forma verip onu taraftarın önüne atmak nedir ya? Gökhan Gönül dururken genelde açık oynayan ve takımından formsuz olduğu herkesçe bilinen Hamit Altıntop sağ bek oynatıldı. Sık sık hata yaptı ama inatla 90 dakika oynatıldı. Sol bekte oynayan Hasan Ali Kaldırım ise anca Hakan Balta'nın yedeği olabilir diyorum ben. Bu konuda ısrarcıyım da. Burak Yılmaz geçen sezon lige damgasını vuran 2 oyuncudan birisi. Ama o yedek başladı maça. Halbuki Burak-Umut ikisisi çok iş yapardı bu maçta.
  Selçuk İnan meselesi başlı başına bir blog konusu. Geçen sezon lige damgasını vurdu adam. Galatasaray'ın attığı gollerin 1/3'ünde onun dolaydı-direk katkısı var. Adam oyunu her yönüyle oynayabiliyor. Ama bu adam sistemimize uymadığı gerekçesiyle hiç oynatılmıyor. Sistemimize uyan oyuncular takımında oynamayan Emre Belözoğlu ve Mehmet Topal mı? Real Madrid'de fazla oynayamıyan ve Liverpool'a transfer olan, maç eksiği fazla olan Nuri Şahin mi? Eğer elinizde Selçuk İnan gibi bir oyuncunuz varsa onu sahaya koyar sisteminizi ona göre ayarlarsınız. Sisteme uymama gibi bir durum olamaz. Kaldı ki, Hollanda maçında Selçuk çatır çatır top oynardı. Neyse bu konuyu daha fazla uzatmanın anlamı yok. Abdullah Avcı Brezilya yolunun sonuna kadar bizimle. Devamında da bizimle olup olmayacağı kendisine kalmış bir durum.


  Tanjevic'e gelelim şimdi. Milli takım skandal olaylarla sarsıldı. Tanjevic'in de bunlar arasında olduğu söylentileri çok yüksek sesle söyleniyor. Göksenin Köksal ve Furkan Aldemir'e Galatasaray'da süre alamayacaklarını söylemiş efendim kendileri. Milli takımda kulüpçülük yapan hoca için ne desek boş. Ayrıca maçlarda da oyuncularımıza verdikleri süreler de ortada. Son İtalya maçının ilk yarısında çok iyi oyun ortaya koyan Furkan Aldemir, oyunun yeri kalanında fazla düşünülmedi. Maç da son toplara kaldı ve kaybettik. Ben Furkan oynamadı diye kaybettik demiyorum, sadece sebeplerden birisi yanlış oyuncu tercihleri ve yanlış taktik anlayışlar. Bir önceki turnuvada neden Furkan Aldemir alınmadı diye çok kızmıştım. Onun yerine Enes Kanter alındı. Enes kaliteli bir oyuncu. Fakat 2 yıl boyunca eline top sürmeyen oyuncu neden milli takıma alınır da kendi takımında çok iyi sezon geçiren diğer oyuncu alınmaz. Ben buna kızmıştım. Nitekim Enes kendini gösterdi ve elemeler öncesinde milli takımdan affını istedi ve NBA takımının yanına gitti. Aynı turnuvaya Tutku Açık'ın alınmamasına da şaşırmıştım. O bölgede sıkıntı yaşamıştık. Neyse konumuza dönelim. Milli takım hakedenin forma giydiği bir yer olmalı. Çok şey mi istiyorum acaba? Bi takımda oynuyan oyuncular kayırılmamalı. Ne yaparsanız yapın kendimize zarar veriyoruz işte. Bu konuda çok şey söylemek istiyorum ama burada noktalandıralım yazıyı.
  Umarım bu konular bir daha gündeme gelmez. Milli takım herkesin takımı. Hakeden formayı giymeli.


22 Ağustos 2012 Çarşamba

Transfer Transfer Transfer

  Daha önce burada yazdığım, sonra yalanladığım Henry Domercant resmen GalatasarayMP'da. Artık iş resmiyete dönüştüğü için içim rahat ve ondan yazıyorum bunu. :)
  Ergin Ataman yaptığı açıklamada kendi istediği oyuncuları aldığını söyledi. Bu durumda taraftarın şampiyonluk beklentisi en doğal hakkı. Diğer takımlara da bakarsak çok güzel bir basketbol sezonu bizi bekliyor.


18 Ağustos 2012 Cumartesi

Başlıyoruz

  2012-2013 Spor Toto Süper Lig'i başlıyor. Hakedenin kazandığı, tertemiz bir lig olur umarım. Tribünler hep dolu, biletler hep ucuz olur inşallah. Deplasman yasağının olmadığı, meşalenin kabul gördüğü bir sezon olmasını diliyorum.


Unutulmayan Anlar

  Londra 2012 unutulmayacak sahneler yaşattı bize. Öncelikle açılış ve kapanış şovlar muhteşemdi. Meşalenin oluşturulma sahnesi mükemmeldi. Benim açımdan tek sorun meşalenin yanış şekli. Fakat Britanya'lı yetkililer spordaki geleceklerine dikkat çekmek için böyle bir yol izliyorlar ve genç sporculara meşaleyi yaktırıyorlar. Saygı duyuyoruz.
  Bizim açımızdan da unutulmaz anlar vardı. Aslı Çakır Alptekin ve Gamze Bulut'un yarışı en unutulmaz andır benim için. Aslı Çakır'ın ailesine ait yarış sırasında çekilmiş fotografları herkes görmeli. Muhteşem.
  Bronz madalya alan Rıza Kayaalp'in annesiyle yapılan röportajı mutlaka herkes izlemeli. Böyle doğallık, böyle bir güzellik yok. Gerçekten izlerken gözlerim doldu.
  Kadın basketbol ve kadın voleybol takımlarımız Londra'da boy gösterdi. Onların maçlarını izlemek büyük zevkti. Onlar da unutulmazlar arasına girdi.
  Hangimiz Neslihan Darnel'in açılışta bayrağımızı taşıdığı anı unutabiliriz ki?
  Gelelim diğer unutulmazlara. Micheal Phelps olimpiyat tarihinin en çok madalya kazanan oyuncusu olarak kariyerini noktaladı. 18'i altın olmak üzere 22 olimpiyat madalyası var Phelps'in. Gerçekten muazzam bir kariyer.
  Herkes Usain Bolt'un Londra'da zorlanacağını söylüyordu. Çünkü rakipleri gerçekten çok zorluydu. Bu sezon geçildiği yarışlara da çıkmıştı. Ama Bolt bu olimpiyatlarla birlikte adını efsaneler arasına yazdırdı ve gelmiş geçmiş en iyi splinter ünvanını hakettiğini gösterdi.
  Londra 2012 yüzmede Çin yüzme tarihine damgasını vuracak bir sporcu kazandırdı: Ye Shiwen. 16 yaşındaki sporcu erkek sporcular kadar hızlı yüzebildiğini gösterdi. Tabi bu durum doping şüphelerini arttırdı ve hemen test yapıldı. Ama testlerden hiçbir şey çıkmadı. Yani dünya büyük bir sporcu daha kazandı.
   Lui Xiang'ı izleyip duygulanmayan yoktur herhalde. 110 metre engelli dalında yarışan sporcu düşerek sakatlandı. Kenardan sekerek stadı terkederken önce bir durdu. Sonra yarışı tamamlama fikri geldi aklına. Tek ayağı üstünde sekere yarışı tamamladı. Bir engelden de atlayabilir miyim diye baksa da başaramadı. Bitiş çizgisine geldiğinde herkes onu alkışlıyordu. Unutulmaz bir andı.
  Bir unutulmayacak isim de Felix Sanchez. 35 yaşındaki sporcu 2008 Pekin'de olimpiyatlar sırasında babaannesini kaybetmiş ve yarışlara tam konsantre olamamıştı üzüntüden. Londra'da ise babaannesi için yarışıyordu. Yarıştan sonra ise gözyaşlarını tutamadı. Babaannesinin fotografını çıkartıp herkese gösterdi.
  Londra 2012 daha nice unutulmaz ana sahne oldu. Ama benim aklımda kalanlar bunlar. 2016'da görüşürüz.



Londra 2012

  Londra 2012 bitti ben şimdi yazmaya başlıyorum. Evet biraz geç kaldım ama anca fırsat bulabildim. İlk defa sosyal medyayla beraber süslenen bu olimpiyatların daha da ilgi çektiğini hepimiz gördük. Ayrıca olimpiyatların ne kadar büyük bir organizasyon olduğunu da. İyisiyle kötüsüyle gibi klasik bir cümle de kurmak istemiyorum. Çünkü bizim için pek iyi gibi değil sanki. Tekvando'yu ayrı tutuyoruz tabi.
  Öncelikle Londra 2012'yi bizim açımızdan değerlendirelim. 114 sporcuyla tarihimizin en büyük kafilesi Londra'dayı. Kadın baskey ve voleybol takımlarımız da boy gösterdi Londra'da. Ana branş olan atletizmde de yine rekor katılım yaptım. Beklentiler elbette vardı. Tabi her zamanki gibi gözler güreş ve halterdeydi. Öncelikle halterde boy gösterdik. Ama ne yazıkki beklenen sonuçlar gelmedi. Dünya ve Avrupa şampiyonu sporcularımızın böyle sonuçlar almış olması herkesi şaşırtıyordu. Tabi aynı durum güreşde de vardı. 2 branş da hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Boks da benşm beklenti içinde olduğum bir daldı ama maalesef başarılı olmadık. Yüzmede fazla beklentimiz yoktu kabul. Ama Derya Büyükuncu'ya yapılanlar herkesi üzdü. Derya bir ışık yaktı ve beni izleyin dedi. Gerisi genç sporcularımıza ve federasyona kalmış bir iş. İlk kez badminton da bir sporcu ile katıldık olimpiyatlara. İlk turda rakibini yendiğinde hangimiz gururlanmadık ki? Ama daha yaşı çok genç. Elbette başarı gelecektir. Atletizmde daha iyi sonuçlar aldığını bildiğimiz sporcularımız da önceki günlerde yarışan diğer sporcularımızın izinden gittiler. Kafilemizin en ünlü isimlerinden Nevin Yanıt eleme serisinde hedefi olan Türkiye rekorunu kırdı ve 12:58 yaptı. Kendine koyduğu hedefi gerçekleştirse de olimpiyat 5.si oldu. Masa tenisindeki devşirme Çin'li sporcularımız da pek bir varlık gösteremediler. Melek ilk turda elenirken, Bora ise ikinci turda dünya klansmanının 1 numarasına denk gelince elenmek durumunda kaldı. Takım sporlarında ise tecrübesizliğimizin kurbanı olduk. Daha yukarı gidecek güçteydik elbette.
  Londra 2012'de har şey kötü gitmedi elbette. İlk olarak güreş de Rıza Kayaalp bronz madalya alarak üzerimizdeki ölü toprağını attı. Daha sonra Servet Tazegül tekvando da altın madalya alarak bizi gururlandırdı. Uzun zamandır yenilgi yüzü görmeyen Servet'in soğukkanlı tavırları gerçekten ayrı bir güzeldi. Her maçında tv karşısına geçip daha kurallarını bilmediğimiz bir psoru izlemek ve sporcumuzu desteklemek ayrı bir keyifdi. Tekvando kadınlarda ise Nur Tatar gümüş madalya alarak bizi gururlandı. Atlezim'de kadınlar 10.000 metre finali gerçekten muhteşemdi. Yarışı anlatan spikerle beraber o anı yaşamak gerçekten paha biçilemezdi. Ben  bu yarışta duble yapılacağına sonuna kadar inanıyordum. Öyle de oldu. Son metrelerde herkesin gözü Aslı Çakır Alptekin'deyken ben duble için arkadaki Gamze Bulut'a bakıyordum. Öyle de oldu. Müthiş yarışı Aslı Çakır Alptekin kazanırken, Gamze Bulut gümüş madalya aldı ve olimpiyat stadında ilk kez İstiklal Marşı'mız okundu.
  Şimdi önümüzde 2016 Olimpiyatları var. Bundan daha başarılı olacağımıza olan inancım elbette sonsuz. Teşekkürler bize bu gururu yaşatan herkese.

2 Ağustos 2012 Perşembe

Derya Büyükuncu

  Tükiye'nin 2020 Olimpiyatlarını yapamıyacağını daha önce söylemiştim. Bunu, yapılamıyacağından değil, yapamıyacağımızdan söylemiştim. Nedenine birazcık değinecem. Daha sonra daha kapsamlı bir yazı yazmak istiyorum.
  Derya Büyükuncu 3 tarafı denizlerle çevrili ülkeden çıkmış bir yüzücü. Bu ülkenin çıkarttığı en başarılı yüzücü. Öyle ki 1992 Barcelona'dan beri olimpiyatlara katılmayı başarmış ülkemizin efsane diyebileceği bir sporcu. Londra 2012'de de son kez Olimpiyat deneyimini tatmak için oradaydı Derya Büyükuncu. Fakat kendi serisinden birinci olmasına rağmen genel klansmanda 33'ü olarak elendi. Hayatında suya girmemiş adamlar Derya Büyükuncu'ya laf eder oldu. Başarısızlığın eleştirilmesinden bahsetmiyorum. Ne yazıkki olaya bakış açımız çok yanlış. Derya oraya madalya için gitmedi de. Her şeyimiz çok iyiydi bir tek yüzme kalmıştı evet. Olimpiyat ruhu olmayan bir ülkede Olimpiyatların düzenlenmesi fikri bana komik geliyor. Kimse ona bu güne kadar kaç sporcu 6 Olimpiyat görmüş diye sordu mu? Kimse ona Olimpiyatlara katılmana yardımcı olan kişileri sordu mu? Kim destek vermiş ona? Yoksa kendi çabalarıyla mı gitmiş? Türkiye'de antreman yapılabilecek kaç havuz var? Allah aşkına Türkiye standartlarını bilmeden böyle konuşanlar bir susabilir mi?
  Spordaki altyapımız çok kötü. Futbol odaklı bu ülkede futbol takımımız bile şampiyonlara gidemiyor doğru dürüst. Kaç tane futbolcu çıkartmışız acaba? Bizim bu zihmiyetle olimpiyatları düzenlememiz çok zor. Yoksa tesis yapmak, olimpiyat köyü yapmak kolay. Parayla yapılıuyor. Ama parayla sporcu yetişmiyor. Spora olan bu bakış açısı değişmeli artık. Önümüzü aydınlık görüyorum ama 2020'den uzak bir tarih bu.
  Önemli olan Derya'nın orada bulunmasıydı. Diğer sporcularımıza yol gösteren kişi olarak orada olması istenirse oralarda yüzülebileceğini gösterdi herkese. Umarım iyi bir örnek olmuştur Derya Büyükuncu. Teşekkürler bizi orada en iyi şekilde temsil ettiği için.

27 Temmuz 2012 Cuma

Londra 2012

  Londra 2012 Olimpiyatları nihayet bugün başlıyor. Sabırsızlıkla açılış törenini bekliyorum. Dünya çapında 1 milyar insanın bu töreni izleyeceği söyleniyor. Tarihin en görkemli açılışı olacağı düşünülüyor. Olimiyatlar için 9.3 milyar sterlin para harcanmış. Gerçekten çok büyük para. Bu para ayrıca tarihin en pahalı Olimpiyatları unvanını Londra 2012'ye veriyor.
  Londra'nın Olimpiyatlar için bu kadar titiz çalışmasına rağmen hala eksikleri ortaya çıkıyor. Özellikle de güvenlik. Onbinlerce güvenlikçi, polis ve asker güvenliği sağlayacak. Asker sayısı Afkanistan'daki Britanyalı asker sayısının 2 katı olduğu söyleniyor. Kullanmacakları silahlar ise korkutucu. İzinsiz uçan uçaklara sadece 2 uyarı yapılacakmış. 3.sünde ise direk sormadan vuracaklarmış. Ulaştırma konusunda ise olimpiyat şeridi ile bir şeyler yapılmaya çalışılmış. İzinsiz kullanım para cezası getirtiyor. Metroların yetersiz olması ise Londra'ya yakışmayacak bir durum olmuş açıkcası.
  Açılış törenine az kaldı. Olimpiyat Stadı'na bir köy kurulmuş. Sembolik bir Britanya köyü. Tavuk felan geticeklermiş. Merakım fazlasıyla arttı. Acaba nasıl olacak.
  Londra 2012'ye tarihimizin en kalabalık kafilesiyle gidiyoruz. Tam 114 sporcuyla Londra'da olacağız. Bunların çoğunun kadın olması ise ayrı bir mutluluk kaynağı. Ayrıca kadın voleybol ve kadın basketbol olmak üzere de 2 takım sporlarında da boy göstereceğiz.
   TrtSpor'un Olimpiyat yayınları beni kendimden geçirdi. Günleri, saatleri sayar oldum. Hele Atlanta Olimpiyatları açılış töreninde Muhammet Ali'nin meşaleyi yaktığı anı görünce tüylerim diken diken oldu.
  Londra 2012'yi görünce bunu biz yapabilir miyiz diye sordum kendi kendime. Ama snaırım bu başka bir blog konusu. Bunu oyunlar bütünce yazacağım.
  Tüm sporcularımıza başarılar dilerim. Alınlarının akıyla ülkemize geri dönerler umarım.

19 Temmuz 2012 Perşembe

Şıkız

  Galatasaray futbol takımının 2012-2013 sezonunda giyeceği  formalar belli oldu. Ben de forma heyecanı yoktu niyeyse. Salsun forma duyumcuları sayesinde formaların en ince detayına kadar daha önceden biliyorduk. 3 tane formamız var. Geçen seneyle kıyaslanmayacak kadar güzel tasarımlar olmuş. Özellikle herkes kırmızı formayı beğenirken benim favorim beyaz forma oldu.
  Parçalı formamız her sene tam parçalıya doğru yol alıyor. Parçalının yakalı olması formaya ayrı bir hava katmış. Ama nike'în dar kesim kalıpları olmasaymış daha iyi olurdu sanki. Yine de çok beğendim formayı. Türk Bayrağı'nın çok yukarıda olması da ayrı bir detay.
  Beyaz formamız en beğendiğim forma. Çok yakışmışfutbolcularımıza. 2006 şampiyonluğumuzda giydiğimiz beyaz formayı da çok beğenirdim. Onun kadar klas duruyor forma.
  Kırmızı formamız en çok beğenilen formamız. 2 farklı kırmızı tonunda parçalı forma oluştururlmuş. Çizgi detayları formayı daha şık hale getirmiş. 40 yıllık modacı gibi yorumluyorum formaları. Artık kusruma bakmayın. :)
  Formaların fiyatları 119 TL olarak belirlenmiş. Sadece beyaz forma daha ucuz olacak gibi ama o da daha sonra satışa çıkacak. Bu fiyat gerçekten çok pahalı. Diyebilirsiniz ki Avrupa'da daha pahalıya forma satılıyor. ama burası Türkiye. Kendi şartları var. Barcelona 99 Euro'ya forma satabilir ama biz satamayız. Şartlar buna el vermez. Fiyatı bir kenara formalarımız çok güzel. Umarım her sezon formalarımız bir kat daha güzel bir hal alır.
  Resim Galatasaray.org'dan alınmıştır. 

Bilmediğim İşe Girdim

  Benden duyumcu olmazmış arkadaş. Bunu anladım ben. Gerçi duyumculuk da denemez buna. Ama artık daha temkinli davranacağım. Ders olsun bana. Daha önce burada yazdığım Galatasaray MP'nin Henry Domercant transferi yatmış. Daha açıklama gelmeden buraya oldu diye yazmam artık. Ders olsun bana. :)

13 Temmuz 2012 Cuma

Yolumuz Çizildi

  2012-1013 Spor Toto Süper Lig fiksürü LigTV binasında çekildi. (Güzel bir cümle kurdum.) Buna göre ilk hafta Kasımpaşa ile içerde onyayacağız. Son maç ise yine Ali Sami Yen'de Trabzonspor ile olacak. 33.hafta Kadıköy'de Fenerbahçe derbisine çıkıyoruz. Kadıköy'de bir şampiyonluk kutlamasına daha hayır demem açıkcası. :)
  Derbiler:
2. Hafta Beşiktaş-Galatasaray
16. Hafta Galatasaray-Fenerbahçe
17. Hafta Trabzonspor-Galatasaray

Henry Domercant



Henry Domercant Galatasaray'da. Onun bu üçlüğüyle yıkılmıştık. Onunla ayağa kalkacağız şimdi.

Meyve Tabağı

  Başkan yapılacak olan yıldız transferini "çilek" olarak nitelendirmişti. O tarihten bu yana çilek beklentisi doğdu taraftarda. Ama dün itibariyle önümüze resmen çilek tabağı geldi. Hamit Altıntop, Burak Yılmaz ve Amrabat. Daha önce yapılan Umut ve Dany transferlerini de sayarsak çok iyi tercihler yapıldı. Sadece Melo konusunda sıkıntılar var. O konu da hallolduğunda kadro çok iyi bir hal alacak.
  Hamit transferi çok konuşuldu. Fenerbahçe istediği adamı alır dendi. Ama daha çok para veren Fenerbahçe yerine Hamit bize geldi. Burak Yılmaz'ı asla Galatasaray'a vermem dediler. Ama Burak bize geldi. Galatasaray'a asla topçu vermem dedi Kayseri yönetimi. Amrabat sonuçta aslan oldu. Hem de gerçek bir "feda" örneği göstererek. Bonsarvisinin bir bölümünü kendi alacağı yıllık ücrette indirime giderek karşılamayı önermiş. Helal olsun valla. İş bu kadar uzayınca soğumuştum ondan ama şimdi gerçekten mutlu oldum.
  Galatasaray yeni sezona bomba gibi geliyor. Şampiyonlar liginde ve ligde ne yapacağız göreceğiz hepberaber.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Britanya GP

  Britanya GP'si beklenildiği gibi güzel geçti. İlk cepte başlayan Alonso son 4 turda Webber'e geçilerek 2. sırada kalmasına rağmen güzeldi. Neyse benim bu yarışta demek isteyeeğim şey farklı. Ülkede bu kadar tenisseverin olduğunu bilmiyordum. Futbol bağımlılığından kurtulmak adına güzel de aslında. Ama F1 neden hala geri planda kalıyor anlamıyorum. İlla NTVspor mu yayınlamalı? Ntv zamanında yayınlıyordu ama durum ortada işte.
  Britanya GP sıralama turlarından sonra internet sitelerinde "ilk cep Vettel'in" haberlerini gördüm. Halbuki canlı izledim sıralama turlarını ve Alonso pole pozisyonundaydı. Bir sitede haber kaynağı olarak AA yazıyordu. Muhtemelen AA yanlış bilgi yaydı herkese. Sorun bu değil elbette. Hata her yerde olabilir. Bunu hoşgörüyoruz. Mesele F1'e olan ilgisizlik. Herkesin tenise odaklandığı bir yerde sıralama turlarını izliyorum, haber kaynakları yanlış bilgi veriyor. Bir kişi de takip etmiyor ve demiyor yahu yanlış bu diye. Hal böyleyken F1'e verilen değerin daha da yükselmesini beklemem kendi adıma hayal ürünü olacak gibi. Bu konuda söylenecek çok şey var aslında ama başka yazılara artık.

Ekselansları

  Federer Wimbledon 2012 finalinde Murray'i 3-1 yerenerek 7. kez bu turnuvada şampiyonluğa uzandı. Ona yaşlandı diyenlere inat, yaşayan efsanenin önünde eğilmek gerekiyor. İngilizler Murray taraftarlığı yapıp Federer'e deplasman yaşatmaya çalışsa da, asıl ev sahibi burada 7 kez galip gelen Federer. Bu unuttuldu sanırım. Federer burada şampiyonluğa uzanarak da dünya 1 numarasına yükseldi ve en uzun süre dünya 1 numarasında kalma rekorunu da kırmış oldu.
  Böylesi büyük bir sporcuyu izleyenler olarak çok şanslıyız. Kişiliğiyle, oyunuyla, hırsıyla bana tenisi sevdiren, izlettiren kişi Federer. Tenisi bırakana kadar en yukarıda kalacaktır. Buna inancım sonsuz.

2/3

  Bu haftasonu için 3 tahminde bulunmuştum. Bunların 2 tanesini tutturmuş oldum. Sadece Hamilton kürsüye çıkar tahminim sonuçsuz kaldı. Serena Williams 2-1 ile, Federer ise 3-1 ile Wibmbledon şampiyonu oldu. Çenemden kurtulmak zor olacak gibi. :)

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Unuttum

  EURO 2012 finali için bir şeyler yazmadığımı farkettim. Bundan da eksik kalmamam lazımdı oysa. Neyse, herkesin bildiği gibi şampiyon İtalya'yı 4-0 gibi net bir skorla yenen İspanya oldu. İspanya son 3 büyük turnuvayı da kazanarak tarihe geçti. Ama böyle final olmaz arkadaş. Final dediğin uzatmalara gider, pnaltılara gider, panenka olur, heyecan olur, son ana kadar başabaş mücadele olur. 4-0 ne yahu? İtalya gibi bir takımı da böyle ezici bir şekilde yenikleri için İspanya'yı tebrik ediyorum ama. Torres ise turnuva tarihinin en az süre alan gol kralı olmuş. Ona da helal olsun, ne diyim artık.
  Herkes İspanya'nın futbolunu elştirip duruyor. Sıkıcı felan. Aynı adam Yunanistan'ı da eleştiriyor. Sıkıcıymış. Bu cümledeki eleman ben oluyorum elbette. Bana beğendirmek zorundalar sanki fubollarını arkadaş? Herneyse sevgili İspanya. Futbol yanlamasına değil, diklemesine oynanır. Gol atarken bile pas veriyonuz olum. Bu nasıl iştir böyle. Ah iz olacaktık işte orada. Neler yapardık neler.(Gruptan çıkardık.) Neyse ben daha fazla saçmalamayım. Tebrikler İspanya. 2014'te Brezilya'da görüşürüz seninle.

3 Tahmin

  Bu hafta sonu için tenis ve F1 için 3 tahminde buldundum. Hamilton İngiltere'de damalı bayrağı ilk gören isim olur veya en kötü kürsüde kendisine yer bulur dedim. Wimbledon finalleri için ise kadılarda S.Willeams 2-1, erkeklerde ise maçını R. Federer 3-1 kazanarak şampiyon olur dedim. B 3 tahmin veya en az 2'si tutarsa korkun benden. :)

1 Temmuz 2012 Pazar

Yamamay'a Görülecek Hesap

  Galatasaray'ın Cev Şampiyonlar Ligi'ndeki rakipleri belli oldu. C grubunda Yamamay Busto Arsizio, AASPTT Mulhouse ve Dinamo Bükreş ile eşleşti. Yamamay'la geçen seon Cev Arupa Ligi finalinde karşılaşıp 2 maç sonunda şampiyonluğu onlara vermiştik. İşte ilgili olan herkes bunu bekliyordu. Yamamay'ı CL dışına itecek olan takım olmak isteyim gerçekleşir umarum. Eğer İstanbul'da olursa bu maçı kaçırmayacağım. Bu takımı böylesi bilendiğimi ben bile bilmiyordum. :)
  Şampiyonlar Ligi'ne katılıyor olmamız hakkında da 1-2 laf söylemeyi çok istiyorum ama yine kendimi tutuyorum. Sanki Fenerbahçe'nin CL hakkını biz çalmışız gibi bir hava estiriliyor. CL'ne kalan biz değil de Fenerbahçe olsun diye uğraşanları ne yazık ki unutamıyoruz. Bu konu hakkında söylenecek çok şey var ama neyse.
  Takımımıza Şampiyonlar Ligi'nde başarılar. Umarım tekrardan bizi gururlandıran başarıları yaşarlar. Bizler hep onların yanındayız.

30 Haziran 2012 Cumartesi

Potanın Perileri Olimpiyatlarda

  2012 Londra Olimpiyatları artık bizim için daha da anlamlı olacak. Rekor bir katılımla Londra'ya gidiyoruz. Kadın Voleybol takımımızdan sonra kadın basketbol takımımız da Londra'ya gitmeye hak kazandı. Erkekler evde Olimpiyatları izleyedursun, kadınlarımız Londra'da bizi en iyi şekilde temsil edecek.
  Kadın basketbol takımımız Olimpiyat önelemeleri için Ankara'da oynadığı 3 maçı da kazanarak bunu ne kadar çok istediğini herkese gösterdi. Maçlarda büyük bir hırsla oynayan takımımız bu isteğini Olimpiyat maçlarında da gösterirse madalya neden olmasın diyorum.

  Haydi kızlar gösterin gücünüzü herkese.

Güzel

  2012 Londra Olimpiyatları için Ankara'da öneleme maçları oynayan kadın milli takımımızın siyahi oyuncusu Hollingsworth'a bir teyzemizin gösterdiği sevgi görülmeye değer. :)

29 Haziran 2012 Cuma

NBA Draft

  NBA draftları sonuçlandı. Türkiye'den 3 oyuncumuz draft oldu. Galatasaray'dan Furkan Aldemir 53. sırada Los Angeles Clippers'e gitti. Geçtiğimiz sezon Karşıyaka'da kiralık oynayan İlkan 57. sıradan New Jersey Nets' gitti. Banvit'te oynayan İzzet Türkyılmaz ise 50. sıradan Denver Nuggets'e gitmiş oldu. 



Sen Git Kumda Oyna

  Wimbledon 2012'nin ilk büyük süprizi gerçekleşti. Dünya 2 numarası Nadal, 2. turda dünya 100 numarası Lukas Rosol'a 3-2 yenildi. Rasol maçtan sonra Nadal'ı yenmesini Çek 2. liginden bir takımın Real Madrid'i yenmesiyle aynı olduğunu söyledi. Tabi sporun güzelliği de bu işte. Pes etmezsen kazanan sen olabilirsin. :)

Final

  EURO2012 finalinin ismi İspanya - İtalya oldu. Portekiz'i eleyen İspanya, Almanya'yı eleyen İtalya final biletini aldı. Benim Almanya şampiyon olur tahminim ise suya düştü. Şimdi ise İspanya şampiyon olmasın diye izleyecem maçı. Görecez bakalım. :)

26 Haziran 2012 Salı

Avrupa GP

Müthiş geçen yarışın ardından kürsüde Ferrari'yle daha önce dünya şampiyonu olmuş 3 isim vardı. Alonso, Raikkonen ve Schumacher.

23 Haziran 2012 Cumartesi

Wimbledon 2012

  Wimbledon 2012'ye çok az süre kaldı. Ben de favorilerimi söyleyeyim dedim. Erkeklerde Roger Federer, kadınlarda ise Maria Sharapova kazanmaya daha yakın bence. Bekleyip görecez tabi. Bunlar değil de Tsonga ve Bartoli kazanırsa da beni fazlasıyla mutlu ederler. Ayıca Federer Wimbledon şampiyonu olursa, tekrardan dünya 1 numarasına yükseliyor. Umarım onu tekrardan en tepede görebiliriz.


D Grubu

İngiltere, Fransa, Ukrayna ve İsveç'in bulunduğu grupda da süpriz yaşanmadı. Ev sahibi Ukrayna'nın süpriz yapma uğraşı sonuçsuz kaldı. İsveç ise 0 çekerek hayal kırıklığı yaşattı. İngiltere İtalya ile eşleşirken, İspanya Fransa ile eşleşti.



C Grubu

   İspanya, İtalya, Hırvatistan ve İrlanda'nın bulunduğu grupta Süpriz yaşanmadı ve İspanya ve İtalya grubu ilk iki sırada bitirip çeyrek finale yükseldi.

18 Haziran 2012 Pazartesi

B Grubu

  EURO 2012'nin ölüm grubu olarak adlandırılan B Grubu'nda 2 tane "ilk" yaşandı. Almanya, Portekiz, Hollanda ve Danimarka'nın olduğu grupdaki maçlar merak konusuydu. İlk maçında Danimarka'nın Hollanda karşında aldığı 3 puan grubu iyice karıştırdı. Hollanda daha sonra Almanya'ya, en son da Portekiz'e yenilerek turnuva tarihinde ilk kez 0 çekti ve turnuvaya grup aşamasında elendi. Almanya ise turnuva tarihinde ilk kez 3/3 yaparak çeyrek finale yükseldi. Diğer çeyrek finalist ise Portekiz. Almayna Yunanistan'la eşleşirken, Portekiz de Çek Cuhmuriyetiyle eşleşti. 

  Puan durumu uefa.com 'dan.


A Grubu

  EURO2012 heyecanla bekledim durdum. Ama umduğumu da bulamadım aslında. Bunu bu grupda da görebiliriz. A Grubu ev sahibi Polonya, Yunanistan, Çek Cuhmuriyeti ve Rusya'dan aluşuyordu. Herkesin büyük beklenti içersinde olduğu Rusya gruptan çıkamazken, izleyenlere hiç zevk vermeyen bir futbol oynayan Yunanistan gruptan çıkmayı başardı. Yunanistan 3 maç sonunda 3 gol attı ve toplamda 5 tane isabetli şut buldu. Evet, 5 isabetli şutla gruptan çıkmayı başardılar. Çeyrek finalde Yunanistan'ın rakibi Almanya, Çek Cuhmuriyeti'nin rakibi ise Portekiz oldu.

  Puan durumu uefa.com 'dan.

17 Haziran 2012 Pazar

Red Bull X Fighters

  Red Bull X Fighters İstanbul ayağı insanı fazlasıyla heyecanlandırıyor. Tv'den, internetten izlediğimiz adamlar İstanbul'da ve de organizasyon tamamen ücretsiz. Elbette orada olmak için her şeyi yapabilirdim. Organizasyonun ücretsiz olması sebebiyle çevrede olaya hakim olan insanlardan ziyade olayın ne olduğunu anlamaya çalışan ve saçma bulan insanlar vardı. Bunlara aldırış etmeden beklemeye koyulduk.
  Dünyanın en tehlikeli sporlarından olan X Fighters serbest stil motokros yarışlarında öncelikle cuma günü yapılması gereken elemeler ertelendi, daha sonra da iptal edildi. Cumartesi akşamı yapılacak olan yarışı beklemeye koyuldu herkes. Fakat rüzgar hızını kesmedi. Önce yarış 21:30'a ertelendi. Sonraki değerlendirmelerde de tekrardan bir erteleme oldu ve 22:00'ye kaydırıldı yarış. Saatte 45 km hızla esen rüzgarda herhangi bir değişiklik olmamasından dolayı yarış iptal edildi. Birkaç gösteri atlayışı ardından insanların gönlü alınmaya çalışıldı ve kalabalık dağıldı.
  Bu spor için rüzgar büyük engel. Dünyanın en tehlikeli sporlarından biri olması açısından rüzgarın esmesi spocuların hayati tehlikeyle karşı karşıya kalması anlamına geliyor. Yarışın iptal edilmesi doğru karardı elbette ama benim fazlasıyla hevesim kursağımda kaldı. Umarım gelecek sene yine yarışı İstanbul'da izleme fırsatı bulabiliriz.
  Red Bull X Fighters'ın başına gelmeyen kalmadı İstanbul'da. Daha önce organizasyonun Yedikule Zindanları'nda düzenleneceği duyruldu. Bilet satışı yapılmaya başlandı. Tüm izinler alınmasına rağmen Yedikule'de sorun çıktı ve organizasyona izin verilmedi. Gerekçe komikti; tarihi yapıya zarar verebilirmiş. Buna anlayış gösterilebilir elbette ama keşke aynı hassasiyeti Kapalıçarşı üstünde motorla gezen Bond efendiye de gösterseydiniz. Ama Red Bull organizasyonu olaya çok iyi bir şeklilde yaklaşarak kimseyi mağdur etmedi ve hemen yarışı Kazlıçeşme meydanına aldı ve organizasyonu ücretsiz yaptı. Bilet alanların paralarını da iade etti. Kısa sürede bu sorun karşında hemen bir çözüm üreten Red Bull organizasyonu alkışı hakediyor. Fakat yarış ve konser dışında ekstra şeyler görmek isteyen kişiler de aradığını bulamadı. Organizasyonun eksikliği de buydu bana kalırsa. Ya da vardı da ben görmedim. Herneyse, umarım seneye bu organizasyon tekrardan İstanbul'da olur ve bu sefer izleme şansı elde edebiliriz.

 Red Bull kanatlandırır. (Tabi rüzgar yoksa)



14 Haziran 2012 Perşembe

Sezonun Ardından: Engelsiz Aslanlar

  Galatasaray Tekerlekli Sandalye basketbol takımı Galatasaray'ın en özel şubesi belkide. Galatasaray'ın işte gerçek ruhu diye inliyor maçlarda tribünler. Her sene yarıştığı her dalda kupayı hedefleyip bunu başarabilen, engel nedir bilmeyen insanlardan kurulu bir takım.
  Galatasaray sezona Joponya'da düzenlenen kıtalar arası kupasını alarak başladı. Ev sahibi Miyagi Max'i yenerek kıtalar arası şampiyon oldu.
  Galatasaray tekerlekli sandalye basketbol takımı her sezon olduğu gibi bu sezona da her dalga kupa hedefiyle girdi. Bu sezonun ayrı bir özelliği vardı. Şampiyonlar ligi maçları maçları İstanbul'da Sinan Erdem Spor Salonu'ndaydı. Taraftarının önünde kupa almanın mutluluğunu yaşıyacaktık bu sezon. Ama olmadı ne yazık ki. Belkide takımı daha maç başlamadan şampiyon ilan etmenin verdiği rahatlık da bunda önemli etkendir. Neticede olmadı işte. Ama bu takım yine de hakettiği gibi ayakta alkışlandı.
  Türkiye'de ise TSB Süper Ligi'ni namağlup bitiren Galatasaray, play off'larda 1-0 önde başladığı seride İzmir BŞB'yi 3-0 yenerek finale çıktı. Finaldelki rakip Beşiktaş oldu. Beşiktaş karşısında da 1-0 önde başlayan Galatasaray, seride 3-0 galip gelmesini bildi ve üst üste 6. kez şampiyon oldu.

Not: Resimler galatasaray.org 'dan.



Toprağın Kralı

  Roland Garros'un bu zamana kadarki en başarılı ismi, toprağın kralı ve bugüne kadar sadece bir mağlubiyet alan Nadal, finalde Djokovic'i 3-1 yenerek şampiyon oldu. Djokovic bu duruma göre kariyer grand slam'i hayallerini bir yıl daha ertelemiş oldu. Nadal eğer kaybetmiş olsaydı Federer'in ardından 3. sıraya gerileyecekti ama süpriz olmadı.
  Nadal maça beklendiği gibi rahat başladı. Djokovic durumu dengelemeyi başardı.  Fakat bu durum Djokovic'in ilk 2 seti kaybetmesine engel olmadı. 3. sette bastıran yağmur ve verilen aradan sonra Djokovic daha güçlü döndü ve 3. seti kazandı. 4. sette de Djokovic üstünlüğünü sürdürdü. Fakat setlerde 2-1 iken durum, yağmur tekrar bastırdı ve maç  bu sefer ertesi güne ertelendi. Maç ertesi gün kaldığı yerden devam ederken Nadal daha iyi bir görüntü çizdi ve seti 7-5, maçı da 3-1 kazanmış oldu. Böylelikle Nadal 7. Roland Garros kupasını havaya kaldırmış oldu.

Kariyer Grand Slam'i ve 1 Numara

  Roland Garros 2012 kadınlarda muhteşem mücadeler izletti bizlere. Süpriz sonuçlar ve unutlmayacak maçlar. Süpriz bir şekilde 4. turda elenen Azerenka'dan sonra Sharapova'nın finale çıkması halinde dünya 1 numarasına yükseleceği kesinlenmişti. Sharapova buraya gelene kadar sadece 1 set vererek bu kupayı ne kadar istediğini de göstermişti aslında. Koleksiyonunda sadece Roland Garros kupası yoktu onu da tamamlamış oldu ve kariyer grand slam'i yapmış oldu.
  Roland Garros'a 21 numaralı seri başı olarak gelen Errani ve 2 numaralı seribaşı olarak gelen Sharapova mücadelesi beklenenden daha kolay bir şekilde Sharapova'nın oldu. Sharapova bu sonuçla hem koleksiyonundaki tek eksik parça olan Roland Garros kupasını almış oldu, hem de 2008'de yaşadığı sakatlıktan sonra ilk defa 1 numaraya yükselmiş oldu. Sharapova'nın sevinci ve kupayla olan görüntüleri gerçekten görünmeye değerdi. :)

13 Haziran 2012 Çarşamba

Polonya-Rusya

Polonya-Rusya maçı öncesinde olaylar çıkdı. Ev sahibi Polonya taraftarı Rusya taraftarına saldırdı. Ruslar ise maçtan önce açtığı bu pankart ile tüm dikkatleri üzerlerine çekti.

Sezonun Ardından: Erkek Basketbol

  Galatasaray erkek basketbol takımı büyük bir çöküşük ardından Oktay Mahmuti ile geçen sezon büyük bir başarı elde etmiş ve ligde finale kadar çıkmıştı. Bu sezon ise hedefler biraz daha büyütülerek şampiyonluk hedefi herkesin önüne kondu. Sezona sponsor değişikliğiyle başlayan Galatasaray, Medical Park ile anlaştı. Euroleague ön elemesi oynayacağımız gerçeği düşünülerek transferler yapıldı. (transferler yeterli veya yetersiz oraya değinmiyorum) Hedefler yine en yukarı çıkartıldı.
  Galatasaray MP sezona Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda geçen sezon bizi şampiyonluktan eden Fenerbahçe Ülker ile karşılaştı. Galatasaray MP, karşılaşmadan 97-103 üstünlükle ayrıldı ve sezonun ilk kupasını en yukarıya kaldırdı.
  Euroleague'de Paok, Asvel Basket ve Lietuvos Rytas ile karşılaşan Galatasaray MP, bu üç takımıda yenerek Euroleague biletini kaptı. Herkes Galatasaray için yolun soru burası, daha ileri gidemez diye düşünüyordu. Grubumuzdaki Barcelona, Siena ve Kazan takımları bizi baya zorlayacak takımlardı. Galatasaray MP, taraftarını da arkasına alarak grupda ilk 4'e girmeyi başardı ve TOP8'e kalmaya hak kazandı. Yine yolun sonu bura olduğunu söyleyenlerin sayısı hiç de az değildi. Galatasaray'ın bu noktada en çok eleştirildiği nokta büyük maç kazanılamamasıydı. Buyük maçlarda Galatasaray MP, tecrübesizliğinde verdiği handikapla, maçların belli kısımlarını iyi oynasa da, maçları kaybediyordu. Bu nedenle kazanabileceğimiz çoğu maçı kaybetmiştik. Fenerbahçe Ülker karşısında deplasmanda oynanan maçın çoğunluğunda üstün bir basket oynarken, maçı son dakilarda kaybetmemiz, Barcelona'yı elimizden kaçırmamız, Siena'yı elimizden kaçırmamız, Beşiktaş Milengaz karşında alınan mağlubiyetler gibi. 
  TOP8'deki rakiplerimiz CSKA Moskova, Anadolu Efes ve Olympiakos. Basketbol konusunda konuşan herkes bu grupdan Cska ve Efes'in elini kolunu sallayarak çıkacağını söylüyordu. Ne yazıkki Efes o beklenen patlamayı yapamadı. Galatasaray'ın da yine az önce bashettiğim gibi Olympiakos'u elinden kaçırması Cska ve Oly'in el ele gruptan çıkmasına neden oldu. Oly maçında Galatasaray 18 sayılık üstünlük kurmuştu maç içersinde. Fakat yine maç içerisinde yaşanan düşüş, maçın uzatmaaya gitmesine ve maçı zar zor kazanmamıza neden oldu. Ardından Cska deplasmanı ve İpekçi'deki o muhteşem maç. Bu sezonun belkide en unutulmaz anları. Galatasaray Cska'yı 68-64 yenerek grupdaki 2. galibiyeti, yenilmez denilen Cska'yı yenerek geliyordu.Daha sonra gelen Anadolu Efes galibiyeti ile de çok güzel bir hava yakalamıştı takım. Olympiakos deplasmanına TOP8 bileti için giden takım ne yazıkki beklediği sonucu alamayarak bu aşamada EL'e veda etti. Bu sonuç başarısızlık olarak algılanmadı, büyük bir gurur olrak düşünüldü ve ayakta alkışlandı takım. Yapılması gereken yapıldı yani.
  Türkiye kupasına da favori olarak gelen takımımız, ilk maçında Antalya BŞB'yi geçen takımımız, finale çıkma mücadelesinde Beşiktaş Milangaz'a yeniliyordu. Bu maçın da büyük bölümünü üstün götürmemize rağmen yine bir düşüş yaşıyoruz ve geriden gelen takım bizi yeniyordu.
  Beko Basketbol Ligi'nde geçen sezon finalde şampiyonluğu kaybeden Galatasaray CC, bu sezon şampiyonluğun favorilerindedi. Oynanan oyun, taraftarın ilgisi, koç faktörü felan dersken her şey çok iyi gidiyordu. Beklentileri karşılayamayan Darius Songaila'nın gönderilişi ve yerine alınan Savovic'in yetersizliği takımı etkilemiş görünüyordu. NBA'e giden Zaza'nın boşluğu ve Shipp'in hiç beklenmedik sakatlığı da bunlara eklendi tabi. Shumpert'in beklentiler altında kalması da buna eklenebilir elbette. Ama bunlara rağmen iyi bir takımımız ve sağlam bir rotasyonumz vardı. Galatasaray MP yıllar sonra normal sezonu lider olrak bitirip şampiyonluğu ne kadar istediğini de açıkca belli etmişti. Play off'da ilk maç Tofaş'laydı. Galatasaray burdan hiç maç vermeden kolayca 2-0 kazanarak Beşiktaş Melangaz'la eşleşti. Seriye favori başlayan Galatasaray ilk maç sonunda seriyi 1-0'a getirdi. Burada da üstün oynamamıza rağmen geriden gelen Beşiktaş yine maçı alma noktasına gelmişti. Çember içinden çıkan yop bizi kurtardı. Sonrasında gelen Beşiktaş Milangaz galibiyetleri seriyi kaybetmemize ve play off mücadelesine yarı finalde veda etmemize neden oldu. Bu seride hakem hataları oldu-olmadı. Bunu eleştirmek değil amacım ama buna sessiz kalan bir yönetimimiz var ne yazıkki.
  Bizler için unutulmaz bir sezon oldu. Belki ligde beklenenleri gerçekleştiremedik ama artık Galatasaray basketbolu sınıf atladı. Nereye gitsek takımı yalnız bırakmayan taraftarımız ve buna uygun olrak mücadele eden bir takımımız var. Euroleague'de unutulmaz anlar yaşandı. Bunların hafızalarımızdan silinmesi imkansız elbette. Shipp'in sakatlanmasından sonra Oktay Hoca'nın bakışlarını unutalamayız.
  Teşekkürler bize bu güzellikleri yaşatanlar. Teşekkürler Oktay Hoca, teşekkürler Hakan Üstünberk. Teşekkürler herkese.

Biz bir aileyiz, kenetlendikçe daha da büyüyen.